Haksızlık(lar) karşısında susmayın ve hukukî yollardan hak(lar)ınızı da arayın!


YARGILAMA SIRASINDA MAHKEMECE BİLİNMEYEN, İNCELENMEYEN, YARGILAMA KONUSU YAPILMAYAN VE BU NEDENLE DEĞERLENDİRİLMEYEN DELİLLER “YENİ DELİL VEYA OLAY” KAPSAMINDADIR

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

Esas Numarası: 2019/430

Karar Numarası: 2023/10

Karar Tarihi: 18.01.2023

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanıklar …, … ve …’in TCK’nın 154/1, 52/2 ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis ve 9.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna; sanık …’ın ise aynı Kanun’un 154/1, 52/2, 51/1-3 ve 50/6. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve ertelemeye ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.05.2010 tarihli ve 21-365 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 10.07.2013 tarih ve 8349-20588 sayı ile;

“Sanıklar …, … ve …’in fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını gerekçe göstererek TCK’nın 62, suç işleme yönündeki olumsuz tutumlarını gerekçe göstererek TCK’nın 51. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dosya içeriğine uygun şekilde, takdirde zafiyete düşmeden karar veren mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık … müdafısinin, bir nedene dayanmayan; sanıklar …, … ve …müdafısinin suçun sabit olmadığına, lehe hükümlerin uygulanmadığına yönelik yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Köy merasına tecavüz suçundan zarar görmeyen Hazinenin, katılan sıfatı ile davaya kabulüne karar verilip lehine vekâlet ücreti tayini,

2- Hapis cezası ertelenen sanık …’in denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde; TCK’nın 51/7. madde ve fıkrası uyarınca ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi yerine uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 50/6. madde ve fıkrası uyarınca sanığın deneme süresi içerisinde bir suç işlemesi hâlinde cezanın hapse çevrileceği hususunda ihtarat yapılmasına karar verilmesi,

3- Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık … hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 53/1-3. madde ve fıkrası gözetilerek hak yoksunluklarına hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi, yine sanıklar …, … ve …hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanıkların kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın koşullu salıverme tarihine kadar hak yoksunluğuna hükmolunması,

Yasaya aykırı ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümden 1.000 TL vekâlet ücretinin sanıklardan alınarak katılan Hazineye verilmesine ilişkin bölümün çıkarılması; hükümlerden sanıklar …, … ve … haklarında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine ‘TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına’ yazılması; sanık … hakkındaki hükme ‘TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkileri haricinde 1. fıkranın a, b, c ve d bentlerinde yazılı diğer haklardan 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına’ ibaresinin eklenmesi, sanık … hakkındaki hükümden ‘5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesinin uygulamasına’ ilişkin kısım çıkarılarak yerine ‘5237 sayılı TCK’nın 51/7. madde ve fıkrası uyarınca sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesine’ yazılması suretiyle hükümlerin oy birliğiyle düzeltilerek onanmasına

” karar verilmiş ve hükümler kesinleşmiştir.

Hükümlerin düzeltilerek onanmasına karar verilerek kesinleşmesinden sonra, sanıklar …, … ve … müdafilerinin yargılamanın yenilenmesine ilişkin talebinin … Asliye Ceza Mahkemesince 21.02.2014 tarih ve 21-365 sayı ile reddedilmesi üzerine bu ek karara sanıklar müdafi tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan … 2. Ağır Ceza Mahkemesince 27.03.2014 tarih ve 423 değişik … sayı ile itirazın reddine karar verilmiştir.

Bu karara yönelik olarak … Bakanlığınca 06.07.2015 tarih ve 45362 sayı ile kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.07.2015 tarih ve 254693 sayı ile;

“Dosya kapsamına göre;

1- Yargılamanın yenilenmesi talebinde yeni delil olarak kira sözleşmesinin ibraz edildiği, …AŞ ile noterlikte düzenlenen köy adına köy muhtarı tarafından imzalı söz konusu kira sözleşmesi uyarınca şirketin çalışması esnasında ruhsatlı saha dışına çıkması durumunda köyün bu duruma muvafakat ettiklerine dair kira sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşme gereği müvekkillerin sahibi bulunduğu şirket tarafından köye kira ödendiği ve köy için ve köy halkının yararına kullanılmak üzere bir kısım araçlar alındığı, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.12.2013 tarihinde yapılan tespit sonucu bilirkişi harita mühendisi … Yıldırım tarafından düzenlenen raporda, kum ocağı faaliyetinin ruhsatlı saha içerisinde olduğu, moloz malzemenin ve moloz malzemeye ulaşımı sağlayan yolun ruhsat sahası içinde kaldığı ve ruhsatın dava konusu … köyüne ait 1120 ve 1121 parsel sayılı meraların bir kısmını da kapsadığının belirtildiği, belirtilen bu durumun yargılama sırasında alınan raporla mübayenet oluşturduğu ve mübayenetin giderilmesinin gerektiği gibi mevcut kira sözleşmesine göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311/1-e maddesi anlamında sanıklar lehine bir durum meydana gelebileceği ve yargılamanın sonucuna göre hükümlünün hukuki durumunun tayini gerekeceği nazara alınmaksızın yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde,

2- Kabule göre, sanıklar vekilince yeni delil olarak ortaya konulan belgelerin daha önceden var olduğu ve hükümlüler tarafından bilindiği gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311/1-e maddesi gereğince, kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa, hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülmesi ve itirazın bu yönden kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” düşüncesiyle hükümlerin kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.10.2015 tarih ve 12262-22468 sayı ile;

Ceza Genel Kurulunun 2012/909 esas, 2014/121 karar sayılı, 11.03.2014 tarihli kararında da belirtildiği üzere daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular ‘yeni’ değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delilin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller ‘yeni delil veya olay’ kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olacak biçimde içerikteki yeniliktir. Bu nedenle hükümlünün bildiği veya bilmesi gereken bir olay veya delil, mahkemece bilinmiyorsa veya öğrenilmekle birlikte değerlendirilmemişse yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilecektir. İncelemeye konu olayda; hükümlüler …, … ve … müdafileri tarafından yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak ileri sürülen kira sözleşmesinin, yargılama aşamasında gündeme gelmediği, CMK’nın 217. maddesi uyarınca mahkemece tartışılmadığı gözetildiğinde, yeni delil olarak kabulü ile yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alınarak, beraati veya daha hafif bir kanun hükmünün uygulanmasını gerektirir nitelikte olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre yargılamanın yenilenip yenilenmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, sunulan delillerin yargılamanın tarafları tarafından bilinen ve var olan deliller olduğundan bahisle, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair karara karşı yapılan itirazın, bu nedenle kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi, ” isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedenine göre infazın durdurulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmiştir.

Dosyanın gönderildiği … 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25.12.2015 tarih ve 1724 değişik … sayı ile sanıklar …, … ve … müdafisinin itirazının kabulüne, … Asliye Ceza Mahkemesinin 21.02.2014 tarihli ve 21-365 sayılı ek kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine dosyanın gönderildiği … 2. Asliye Ceza Mahkemesince dosya 2016/6 esas sırasına kaydedilerek duruşma açılmıştır.

Sanık … müdafisi tarafından yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması üzerine ise … 2. Asliye Ceza Mahkemesince 21.01.2016 tarih ve 10-15 sayı ile bu talebin kabulüne ve infazın durdurulmasına karar verilmiş, bu ek karar doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda anılan Mahkemenin 22.01.2016 tarihli ve 20-29 sayılı kararı ile de bu davanın, aralarında hukuki ve fiili bağlantı olduğu gerekçesi ile aynı Mahkemenin 2016/6 esas sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

… 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 08.03.2017 tarih ve 6-78 sayı ile; düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşen … Asliye Ceza Mahkemesinin 18.05.2010 tarihli ve 21-365 sayılı hükümlerinin CMK’nın 323. maddesinin birinci fıkrası uyarınca onaylanmasına karar verilmiştir.

Bu kararın da sanıklar …, … ve … müdafi ile sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 17.04.2019 tarih ve 6620-5590 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.06.2019 tarih ve 25187 sayı ile;

“İtiraza konu uyuşmazlıklar;

1 – İtiraza konu ilk uyuşmazlık, hükme konu meraya tecavüz suçuna ilişkin olarak sanıklar …, …, … ve …’ın suç kastlarının bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Dosya içeriğine göre, dava dışı … …’nın 29.03.1991 tarih ve 301 no ile 366.250 m2’lik bir alanda ve 29.03.1991 – 29.03.1994 tarihleri arasında geçerli olmak üzere, kum – çakıl ocağı nevinden ‘Taşocağı Açılmasına Mahsus Ruhsatname’ aldığı, bu ruhsatın aynı kapsamda kalmak üzere 4 kez uzatılmak suretiyle 29.03.1998 tarihine kadar devam ettiği, ruhsatın alınmasını takiben … … ile …AŞ arasında 30.03.1991 tarihli bir rödovans sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşmeye istinaden şirketin ruhsat alanı içerisinde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır.

Ancak, ruhsatın sona erdiği 29.03.1998 tarihinden sonra …AŞ şirketine ruhsat devri yapılmamış ve ruhsatın süresi bitmiştir. Şirket tarafından farklı tarihlerde çeşitli ruhsatlar alınmış ise de, bu ruhsat alanları dava konusu mera alanları dışında kalmaktadır.

Yargılamanın yenilenmesine konu kira mukavelesi ise, …AŞ ile köy tüzel kişiliği adına … köyü muhtarı arasındaki … 10. Noterliğinin 22.03.1991 tarihli ve 14409 yevmiye numaralı kira sözleşmesidir. Bu sözleşme aynı zamanda köy karar defterine de işlenmiştir.

Özel Dairenin muhtelif kararlarında da vurgulandığı gibi, bu mahiyetteki eylemlerde yargılamada öncelikle hâlli gereken husus, ruhsat sahasının dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı olacaktır. Bu ise, kuşkusuz mahallinde yapılacak keşif ve keşif neticesi aldırılacak bilirkişi raporu ile mümkündür.

Yapılan 18.04.2008 tarihli ilk keşifte yerine getirilmeyen ve eksik kalan bu husus daha sonra mahkemesince giderilmiş olup 02.10.2009 tarihinde yapılan ikinci keşif sonucu mahallinde inceleme yapan harita mühendisi bilirkişinin düzenlemiş olduğu 19.10.2009 tarihli raporda;

– 29.03.1991 tarih ve 301 no.lu ruhsatta koordinat değerlerinin olmadığı,

– Ruhsatta yazan 366.250 m2 olacak şekilde yönlerin oturtulduğu,

– Buna göre de, ekli krokide C1 olarak gösterilen 1.800 m2’lik bir alanın yol olarak 1120 no.lu mera parseline,

– D1 olarak gösterilen 3.700 m2’lik bir alanın ise kum alma suretiyle 1120 no.lu mera parseline tecavüz teşkil ettiği,

– Krokide C1 ve D1 olarak gösterilen bu alanların ruhsat alanı dışında kaldığı,

– Diğer alanların ise ruhsat alanı içerisinde kaldığı belirtilmiştir.

Bu anlamda, koordinat değerleri tespit edilmeden idare tarafından ruhsata bağlanan 366.250 m2’lik bir alanda, 3.700 m2 ve 1.800 m2 olmak üzere toplam 5.500 m2’lik bir alanın tecavüz konusu olduğu tespit edilmiş olup diğer alanların ise ruhsat kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.

Sanıklar hakkındaki iddianame ile açılan kamu davasına konu eylem ise, 1120 no.lu mera parselinin 8.120 m2’lik kısmına mıcır dökmek ve 7.865 m2’lik kısmına yol açmak, 1121 no.lu mera parselinin ise 6.205 m2’lik kısmına mıcır dökmekten ibarettir.

Öncelikle, hükme esas bu raporda tespiti yapılan 1120 no.lu mera parseline yönelik krokide D1 olarak gösterilen 3.700 m2’lik bir alanda kum almaktan ibaret eyleme ilişkin açılmış bir kamu davası bulunmamaktadır. Zira iddianamedeki eylemler ‘yol açmak’ ve ‘mıcır dökmek’ olarak anlatım konusu yapılmıştır.

Bilirkişi raporundaki tespit edilen tecavüz miktarları ile davaya konu iddianamede belirtilen tecavüz miktarları nazara alındığında, eylemin esasta idare tarafından koordinat değerleri belirtilmeden ruhsat verilmesinden kaynaklandığı ve ruhsatlı alanın önemli bir kısmının aslında mera sınırları içerisinde kaldığı görülmektedir. Bir başka deyişle asıl faaliyet esasta ruhsat sahası içerisinde yapılmaktadır.

Keza tecavüze konu tespit edilen miktar, 366.250 m2’lik ruhsat sahası nazara alındığında oldukça sınırlı bir alan olup idare tarafından ruhsata bağlanan alanda koordinat değerlerine yer verilmemesi bu hata payının oluşmasında etken bir unsur olarak gözükmektedir. Ruhsat süresinin dolmasından sonra, yolu kullanmak ve mıcır dökmekten ibaret 27.06.2007 tarihli Kaymakamlık men kararına kadar devam eden eylemler ise aslında aynı durumun bir sonucudur.

Kaldı ki, adı geçen şirket bir olumsuzluk yaşanmamasını teminen … köyü tüzel kişiliği ile yargılamanın yenilenmesine konu 22.03.1991 tarihli kira sözleşmesini imzalamıştır. Bu sözleşme ile köy tüzel kişiliği, … ilçesine bağlı . köyünün hududunun sonundan başlamak üzere batıda Orhaniye köyü sınırının başlangıcı arasında kalan … köyü hudutları dahilinde . mecrası ile aynı hudutlar içerisinde kalan köy tüzel kişiliğine ait veya kullanımı köy tüzel kişiliğine bırakılan taşınmazların kum ocağı açmak, işletmek ve bu konuda gerekli tesis ve şantiyeler kurmak üzere …AŞ’ye köy tüzel kişiliğince kiralanması hususu sözleşmeye konu edilmiş ve bu sözleşme aynı zamanda köy karar defterine de işlenmiştir.

Hiç kuşkusuz meralar kira sözleşmesine konu olamaz. Zaten davaya konu meralar ibraz edilen bu sözleşmenin de konusu değildir, keza sözleşmenin imza tarihi ruhsat tarihinden de öncedir. Dolayısıyla, kira sözleşmesinin yargılamaya etkisi suçun maddi uasuruna yönelik değil manevi unsuruna yönelik olarak değerlendirilebilir.

Şu hâlde, 29.03.2001 tarih ve 301 no.lu ruhsatta koordinat değerlerine yer verilmemesi, bilirkişi raporuna göre ruhsat alanının çok büyük bir kısmının mera alanı içerisinde kaldığının anlaşılması, ruhsat alanı dışında kaldığı tespit edilen kısmın ise 366.250 m2’lik ruhsat miktarına göre oldukça sınırlı bir alan olması ve sanıkların sınırlı bu alana bilerek ve isteyerek tecavüzde bulunduklarına ilişkin dosya kapsamına göre başkaca bir delil de bulunmaması karşısında, verilen ruhsat içeriğine göre hareket eden şirketin ortakları ve şantiye müdürü olan sanıkların, yeni delil niteliğindeki ibraz edilen bu sözleşme ile ortaya konulan irade de nazara alındığında, atılı suç yönünden eylemlerinde suç kastlarının bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Söz konusu ruhsat süresinin bitmesini takiben bu alanı kullanmak ve mıcır dökmekten ibaret Kaymakamlık men kararına kadar devam eden eylemler ise bu kastı ortadan kaldırmaz.

2 – İtiraza konu ikinci uyuşmazlık, mahkemenin kabulüne göre sanıklar …, … ve … hakkında eksik araştırma ve inceleme ile karar verilip verilmediğine ilişkindir.

17.09.2008 tarihli ek iddianame ile açılan kamu davasında, sanıkların …AŞ’nin sahibi ve yetkilisi oldukları, şirketin … köyündeki kum ocağı faaliyetleri sırasında, … köyünün 1120 no.lu mera parselinin 8.120 m2’lik kısmına, 1121 no.lu mera parselinin ise 6.205 m2’lik kısmına mıcır dökmek suretiyle, yine 1120 no.lu mera parselinin 7.865 m2’lik kısmından izin almadan mera vasfını bozarak yol açmak suretiyle işgal ettiği, fikir, eylem ve amaç birliği ile iştirak hâlinde suç işleyen sanıkların cezalandırılması istenmiş, mahkemece, şirket ortağı olmaları ve hayatın olağan akışına göre uzun zamandan beri yapılan tecavüzü bildikleri kabulü ile sanıkların mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Sanıklar aşamalardaki savunmalarında özetle, dava konusu yerin mera niteliğinde olması hâlinde ruhsat verilmemesi gerektiğini, ruhsatlı alanda işin yapıldığını, şirket ortaklığına dayalı bir sorumluluğu ise kabul etmediklerini beyan etmişlerdir.

Eyleme ilişkin olarak 26.12.2017 tarihli iddianame ile şantiye müdürü … ile şantiye şefleri … ve … hakkında da kamu davası açılmış ve bu sanıklar hakkında da aynı davada mahkûmiyet kararı verilmiştir.

Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere …AŞ, 29.03.1991 tarih ve 301 no.lu verilen ocak ruhsatı dahilinde faaliyetlerine başlamış ve sadece 1120 no.lu parsel yönünden sınırlı bir alanın ruhsat dışında kaldığı yapılan yargılamada tespite konu olmuştur. Bu anlamda asıl faaliyet ruhsat alanı içerisinde yürütülmüştür.

Sanıklardan … 24.06.2008 tarihli duruşmada, ‘ … 2000 yılından bu yana …şirketinde şantiye müdürü olarak görev yapmaktayım, şirketin 1991 yılından beri … köyünde kum ocağı işletmektedir, bizden öncede bazı yerlere mıcır dökülmüş, bunlar Hazineden kiralanan yerlere döküm yapılmaktadır, döküm yapılan yerler yanlışlıkla meraya geçmiş olabilir, ben gelmeden önce zaten mera üzerindeki yol açılmıştı, kimin açtığını bilmiyorum, suçsuzum beraatimi isterim, …şirketinin ortakları …, … ve …’tir, ancak işlerle … ilgilenmektedir, tüm ortaklar genelde işlerle ilgilenirler ancak … daha çok işlerle ilgilenir, kendileri …, … yolu 7 km TMO yanı …hazır beton şirketinde bulunmaktadırlar.’ şeklinde savunma yapmıştır.

Zaten bu savunma üzerine şirket ortağı olan sanıklar hakkında 17.09.2008 tarihli ek iddianame ile kamu davası açılmıştır.

Anonim şirket ortağı olma dışında eylemle ilgili olarak bir illiyet bağı kurulmayan sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükmüne ilişkin mahkemenin bu kabulü, esasta eksik araştırmaya bağlı ve yeterli olmayan bir gerekçenin sonucudur.

İsmi geçen şirket dava konusu yerdeki faaliyetine 29.03.1991 tarih ve 301 no.lu ruhsat dahilinde başlamıştır. Ruhsatın koordinat değerleri olmaksızın verilmiş olması, dava konusu yerin önemli bir kısmının ruhsatlı alan içerisinde kalması, ruhsat alanı dışında olduğu tespit edilen yerin ise miktarı nazara alındığında, sanıklar …, … ve …’in şantiye müdürü ve şefi olup alınan ruhsat dahilinde işleri yürütmekle görevli diğer sanıkların eylemlerine ne şekilde iştirak ettiğinin araştırılması mevcut yargılamada yerine getirilmesi gereken bir zorunluluktur.

Mahkemece sanıklardan …’ın savunması da gözetilip bu hususta kolluk marifeti ile araştırma yapılması, diğer sanıkların konuya ilişkin ayrıntılı beyanlarının alınması, dava konusu yere ilişkin şirket nezdinde alınan kararlara ve yazışmalara ilişkin şirket defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre, şirket ortağı olan her bir sanığın suçun işlenmesindeki rolü, katkısı, fiilin işlenişi üzerinde kurulan hâkimiyetleri karar yerinde tartışılıp gerekçelendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile ve de aynı zamanda yetersiz gerekçe ile yazılı biçimde hüküm kurulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu değerlendirilmiştir.

3 – İtiraza konu üçüncü ve son uyuşmazlık ise sanıklar …, … ve … hakkında TCK’nın 51. maddesinin tatbikine yer olmadığına ilişkin verilen kararın yasal ve yeterli gerekçe ihtiva edip etmediğine ilişkindir.

Yargılama sonucunda sanıklara tayin olunan hürriyeti bağlayıcı cezanın, ‘Sanıklara verilen cezanın, sanıkların sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu göz önüne alınarak taktiren ertelenmesine yer olmadığına’ karar verilmiştir.

Sanıkların adli sicil kayıtlarında gözüken … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2005/1040 esas, 2006/659 karar sayılı 6831 sayılı Yasa’ya muhalefet suçundan 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin karar kesinleştirilerek sabıkaya işlenmiş ise de, daha sonra yasa yolu müracaatı üzerine ele alındığı anlaşılan dava dosyasının UYAP üzerinden yapılan araştırmada, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26.01.2012 gün ve 2011/9989 esas, 2012/3065 karar sayılı kararı ile sanıklar hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Sanıklardan …’in adli sicil kaydında yer alan … Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/402-573 esas, karar sayılı ilamı ise taksirli bir suça ilişkindir.

Buna göre, adli sicil kayıtlarına göre yasal engel hâlleri bulunmayan sanıklar hakkındaki hürriyeti bağlayıcı cezanın, suçu işledikten sonra yargılama sürecindeki pişmanlıkları irdelenmeden, sabıkalı oluşları ve kanunda yer almayan ‘suç işleme yönündeki olumsuz tutumu’ şeklindeki yasal olmayan bir gerekçeye dayanılarak cezalarının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu değerlendirilmiştir.

Bu nedenlerle Yüksek Dairenizin 10.07.2013 gün ve 2012/8349 esas, 2013/20588 karar sayılı düzeltilerek onama ve 17.04.2019 gün 2018/6620 esas, 2019/5590 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin ilamlarına karşı sanıklar lehine itiraz yoluna gitmek zorunluluğu doğmuştur.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Dairesince 11.07.2019 tarih ve 13678-9997 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONULARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanıklar …, … ve … bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği,

2- Sanık … ile (1) numaralı uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak eksik araştırma ile karar verilmediği sonucuna ulaşılması hâlinde sanıklar …, … ve …’in suç işleme kastlarının bulunup bulunmadığı,

3- Suç işleme kastlarının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde sanıklar …, … ve … hakkında TCK’nın 51. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığı,

Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamı;

Katılan …’ın 05.06.2007 tarihli şikâyet dilekçesinde; … köyünden olduğunu, . AŞ’nin köylerinin yakınında ruhsatsız ve izinsiz olarak kum ocağı işlettiğini, bu faaliyeti sırasında söz konusu mevkide bulunan köylerine ait 1120 ve 1121 numaralı mera parsellerine tecavüz ettiğini, bu tecavüzlerinin şikâyet tarihi itibarıyla devam ettiğini, çok büyük bir şirket olması nedeniyle köy halkının bu durumu dile getirmeye çekindiğini, çıkarılan kum miktarının devasa boyutta olduğunu, oluşan çukurlardan birine düşen . isimli kişinin bu nedenle hayatını kaybettiğini, …Şirketi sorumluları hakkında kamu davası açılması gerektiğini belirttiği,

3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yapılan idari tahkikat sırasında kadastro müdür yardımcısı, kontrol mühendisi, kontrol memuru ve … teknikeri tarafından düzenlenen 18.06.2007 tarihli bilirkişi raporunda; 14.06.2007 tarihinde … ili, … ilçesi, … köyü sınırlarında bulunan 1120 ve 1121 numaralı mera parsellerinin tespiti için bu parsellerin bulunduğu yere gidilerek zeminde yapılan ölçü ve tespit sonucunda düzenlenen krokide yeşile boyanıp (A) harfi ile gösterilen yere mıcır dökülmek suretiyle 1121 numaralı mera parseline, yine yeşile boyanıp (B) harfi ile gösterilen yere mıcır dökülmek suretiyle 1120 numaralı mera parseline, ayrıca kırmızıya boyanıp (C) harfi ile gösterilen yere ise yol açılması suretiyle 1120 numaralı mera parseline tecavüzde bulunulduğunun; 26.06.2007 tarihli ek raporda ise; 18.06.2007 tarihli raporda (A) harfi ile gösterilen yerin 8.120 m2, (B) harfi ile gösterilen yerin 6.205 m2, (C) harfi ile gösterilen yerin ise 7.865 m2 olduğunun belirtildiği,

… Kaymakamlığınca 27.06.2007 tarih ve 10 sayı ile; mütecaviz …Kum ve Beton Sanayi AŞ’nin yapmış olduğu tecavüz ve müdahalenin men’ine, söz konusu meraların asıl zilyedi olan köy halkı adına köy muhtarına yerinde teslimine karar verildiği, anılan kararın 29.06.2007 tarihinde infaz edildiği, infaz tutanağının şirket adına sanık … tarafından imzalandığı,

… Tapu Sicil Müdürlüğünün 10.01.2008 tarihli ve 65 sayılı ile ekinde yer alan Mera Yaylak ve Kışlak Kütüğü’ne göre; 115.250 m2 yüzölçümündeki 1120 numaralı parsel ile 489.150 m2 yüzölçümündeki 1121 numaralı parselin … ilçesine bağlı … köyüne tahsis edilen mera parselleri olduğu,

… İl Tarım Müdürlüğü tarafından … İl Özel İdaresine hitaben düzenlenen 27.09.2007 tarihli yazının ekinde yer alan ve … mühendisi ile jeomorfolog tarafından düzenlenen 11.07.2007 tarihli raporda; … köyü sınırlarında bulunan 1120 ve 1121 numaralı mera parsellerinin hemen hemen tamamından kum alınarak tecavüz edildiği ve zarar verildiğinin, her iki parsel arasından geçen Kirmasti deresinin, dere yatağına tonlarca çakıl yığılarak dere yatağının yön değiştirmesine sebep olunduğunun, dere yatağının 1121 numaralı mera parseli ile özel mülkiyete konu arazilerden geçtiğinin, ayrıca 1120 numaralı mera parselinin bitişiğinde …firmasına ait şantiye kurulduğunun, bu şantiyeye ulaşımı sağlamak için, meranın içinden, batısından doğusuna doğru geniş bir yol açılarak kum kamyonlarının çalıştığının, ayrıca …firmasının ibraz ettiği ruhsatlar incelendiğinde bu ruhsatların özel mülkiyet alanları olup mera parsellerine isabet etmediğinin belirtildiği,

18.04.2008 tarihinde Mahkemece yapılan keşif sırasında hazır bulunan katılan …’ın suça konu yolun …firması tarafından açıldığını beyan etmesi üzerine huzura alınan bilirkişilerin keşfe gelirken kullanılan yolun bulunduğu yerden yaklaşık 20 yıl önce ırmak geçtiğini ancak Erişşsan firmasının derenin yatağını değiştirip derenin yatağının eskiden bulunduğu yere yol yaptıklarını, söz konusu şirketin araçlarının bu yolu kullandıklarını beyan ettikleri,

Dosya kapsamında bulunan belge fotokopilerine göre;

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, Köyaltı mevkisinde bulunan, doğusunda Kocaçay, batısında hali arazi ile Orhaniye köyü sınırı, kuzeyinde Hisaraltı ve Behram köyüne ait boş hali arazi, güneyinde … köyü ve hali arazi olan 366.250 m2’lik hali (dereyatağı) arazide, 29.03.1991-29.03.1994 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için talep üzerine … … isimli şahsa (301) numaralı olup üzerinde “1- Ocak çalıştırılsın veya çalıştırılmasın 1. yıl 10.000.000, 2. yıl 13.000.000 ve 3. yıl ise 15.000.000 lira maktu rüsum iki eşit taksitte olmak üzere nisan-eylül aylarında hiçbir yazışmaya lüzum kalmaksızın mükellef tarafından özel idareye ödenecektir. 2- Rüsum miktarlarının ödenmesi için ayrıca tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerli sayılacaktır. 3- Çalışmalar sırasında zarar ve ziyana meydan verilmeyecek, Taşocakları Nizamnamesi hükümlerine harfiyen uyulacaktır. 4- Dosyasında mevcut Karayolları 14. Bölge Md. 25.02.1991 gün, …sayılı yazısı ekindeki şartlara uyulması (Ruhsata eklidir.) DSİ 1. Böl. Md. 27.02.1991 günlü, 2953 sayılı yazısında belirtilen hususlara aynen uyulması, İlçe Sağ. Oca. Tab. 05.03.1991 günlü 6130/91/39 sayılı yazısındaki şartlara uyulması kaydıyla.”,

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, . mevkisinde bulunan, doğusunda Kocaçay, batısında hali arazi ile . köyü sınırı, kuzeyinde Hisaraltı ve Behram köyüne ait boş hali arazi, güneyinde … köyü ve hali arazi olan 365.250 m2’lik hali arazide 29.03.1994-29.03.1997 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için temdiden … … isimli şahsa (113) numaralı numaralı olup üzerinde “İl Daimi Encümenin 09.02.1994 günlü ve 113 sayılı kararı ile adı geçene üç yıl süre ile 1. yıl 600.000.000 lira matku rüsum bedeliyle, diğer 2. ve 3. yıllar ise enflasyon oranında rüsum tespiti yapılması kaydıyla kum-çakıl ocağının işletilmesi için … bu ruhsatname tanzim edilmiştir. 2- Söz konusu rüsumun 1. yılına ait olanın tamamı ile üç yıllık ruhsat harcı tutarı 1.840.000 lira müşterek olarak 10.02.1994 günlü ve 9246 sayılı makbuzla tahsil edilmiştir. 3- Ruhsatname tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerli olup ocak çalıştırılsın veya çalıştırılmasın diğer yıllara ait belirlenecek rüsumlar mutlaka zamanında hiçbir yazışmaya lüzum kalmadan İl Öz. İd. Md.ğü veznesine yatırılacaktır. 4- Dosyasında mevcut kurum ve kuruluşların yazı ve raporlarına aynen riayet edilmesi kaydıyla.”,

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, Köyaltı mevkisinde bulunan, doğusunda Kocaçay, batısında hali arazi ile Orhaniye köyü sınırı, kuzeyinde Hisaraltı ve Behram köyüne ait boş hali arazi, güneyinde … köyü ve hali arazi olan 365.250 m2’lik hali arazide 29.03.1997-29.10.1997 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için geçici olarak … … isimli şahsa (576) numaralı olup üzerinde “İl Daimi Encümenin 02.07.1997 tarihli ve 576 sayılı kararı ile adı geçene 7 ay müddetle kum-çakıl ocağı çalıştırmak üzere … bu geçici ruhsatname tanzim edilmiştir. 2- 3.000.000 TL tutarındaki rüsum bedelinin tamamı 03.09.1997 tarihli ve 1482 no.lu makbuzla 8.771.000 TL tutarındaki ruhsat harcı ise 04.04.1997 tarihli ve 0714 no.lu makbuzla tahsil edilmiştir. 3- … bu ruhsatname tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerlidir. 4- Çalışmalar sırasında zarar ve ziyana meydan verilmeyecektir. 5- Dosyasında mevcut bulunan kurum ve kuruluşların yazı ve raporlarında belirtilen şartlara aynen uyulacaktır. 6- Adı geçen tarafından imzalanan 24.06.1997 tarihli taahütname ile 25 maddelik özel şartname esaslarına aynen riayet edilecektir.”,

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, Köyaltı mevkisinde bulunan, doğusunda Kocaçay, batısında hali arazi ile Orhaniye köyü sınırı, kuzeyinde Hisaraltı ve Behram köyüne ait boş hali arazi, güneyinde … köyü ve hali arazi olan 365.250 m2’lik hali arazide 29.10.1997-29.03.1998 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için geçici olarak … … isimli şahsa (1149) numaralı olup üzerinde “İl Daimi Encümenin 03.12.1997 tarihli ve 1149 sayılı kararı ile adı geçene 5 ay müddetle, kum, çakıl ocağı çalıştırmak üzere … bu geçici ruhsatname tanzim edilmiştir. 2- 2.145.000.000 TL tutarındaki rüsumun tamamı ve 8.771.000 TL tutarındaki ruhsat harcı 31.12.1997 tarihli ve 0626 no.lu makbuzla tahsil edilmiştir. 3- … bu ruhsatname tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerlidir. 4- Dosyasında mevcut bulunan kurum ve kuruluşların yazı ve raporlarında belirtilen şartlara aynen uyulacaktır. 6- Adı geçen tarafından imzalanan 31.12.1997 tarihli taahütname ile 25 maddelik özel şartname hükümlerine aynen uyulacaktır.”,

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, Köyaltı/Dereyatağı mevkisinde bulunan, doğusunda mera hali arazi, batısında mera açık hali arazi, kuzeyinde yılgın ve söğütlükler, güneyinde mera ve hali arazi olan 16.625 m2’lik hali (dere yatağı) arazide 25.11.1992-25.11.1995 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için temdiden …Kum Tic. ve San. AŞ’ye (1331) numaralı olup üzerinde “İl Daimi Encümenin 25.11.1992 günlü ve 1331 no.lu kararlarıyla adı geçen şirkete üç yıl süre ile ancak; 1. yıl 40.000.000 lira maktu rüsum bedeliyle diğer 2. ve 3. yıllar ise enflasyon oranında rüsum tespiti yapılması kaydıyla kum-çakıl ocağı işletilmesi için … bu ruhsatname tanzim edilmiştir. 2- Söz konusu rüsumun 1/3’ü olan 14.000.000 lira 29.12.1992 günlü ve 176804 no.lu makbuzla tahsil edilmiş olup geriye kalan rüsum borçları için Pamukbank TAŞ Necatibey Şb.nce 25.12.1992 gün ve 13385 … 26.000.000 liralık kesin teminat mektubu alınmış rüsum taksitleri de 06.05.1993 ile 06.09.1993 tarihlerinde hiçbir yazışmaya lüzum kalmaksızın İl Öz. İd. Md.ğü veznesine yatırılacaktır. 3- Bu ruhsatname tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerlidir. 4- Ocak çalıştırılsın veya çalıştırılmasın rüsumlar mutlaka zamanında ödenecektir. 5- … 33. Noterliğince tasdik edilen 25.12.1992 günlü ve 38014 no.lu taahütname ve 25 maddelik özel şartname hükümlerine aynen uyulacaktır.”,

– … Valiliğince … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkisinde bulunan, doğusunda Kocaçay, batısında R. Eratan ve S. Karadan’a ait tarla, kuzeyinde Kocaçay, mera ve H. Eren’e ait tarla, güneyinde N. Aşıkoğlu’na ait tarla olan 19.500 m2’lik tapulu arazide 03.06.2003-03.06.2006 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için temdiden …Bet. ve Kum San. AŞ’ye (238) numaralı olup üzerinde “İl Daimi Encümeninin 03.06.2003 tarihli ve 238 sayılı kararı gereğince yıllık 23.000.000.000 TL maktu rüsum bedeli karşılığında …Beton ve Kum San. AŞ adına … bu ruhsatname düzenlenmiştir. 2- Yıllık rüsum bedeli olan 23.000.000.000 TL’sinin 1/3’ü olan 7.670.000.000 TL’si ve 3 yıllık ruhsat harcı tutarı olan 489.000.000 TL’si 01.07.2003 tarihli ve 723149 sayılı makbuzla tahsil edilmiş olup kalan rüsum bedelleri 03.10.2003 ve 03.02.2004 tarihlerinde hiçbir ihtar ve yazışmaya gerek kalmaksızın zamanında İl Özel İd. Müdürlüğüne yatırılacaktır. 3- … bu ruhsatname tahakkuk ihbarnamesi yerine geçerlidir. 4- Dosyasında mevcut bulunan kurum ve kuruluşların yazı ve raporlarında belirtilen şartlara aynen uyulacaktır. 5- Malzeme alımından sonra meydana gelen çukurlar doldurulacaktır. 6- … 15. Noterliği tarafından tasdik edilen 01.07.2003 tarihli ve 23891 no.lu taahütname ile 25 maddelik özel şartname hükümlerine uyulacaktır.”,

Şerhi bulunan taşocağı açılmasına mahsus ruhsatname verildiği,

– … İl Özel İdare Müdürlüğünce … ili, … ilçesi, … köyü sınırları içinde bulunan ve koordinatları belirtilen 19.500 m2’lik sahada 10.01.2005-10.01.2010 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için …Beton ve Kum San. AŞ’ye (4) numaralı,

– … İl Özel İdare Müdürlüğünce … ili, … ilçesi, … köyü sınırları içinde bulunan ve koordinatları belirtilen 99.062,24 m2’lik sahada 12.06.2006-12.06.2011 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için sanık …’e (61) numaralı,

– … İl Özel İdare Müdürlüğünce … ili, … ilçesi, . köyü sınırları içinde bulunan ve koordinatları belirtilen 50.000 m2’lik sahada 01.03.2005-01.03.2010 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için Naci Karademir isimli şahsa verilen işletme ruhsatı devredildiğinden …Beton ve Kum San. AŞ’ye (26) numaralı,

– … İl Özel İdare Müdürlüğünce … ili, … ilçesi, … köyü sınırları içinde bulunan ve koordinatları belirtilen 8.000 m2’lik sahada 16.03.2005-16.03.2010 tarihleri arasında kum-çakıl çıkartılması için .isimli şahsa verilen işletme ruhsatı devredildiğinden …Beton ve Kum San. AŞ’ye (28) numaralı,

1 (a) grubu maden işletme ruhsatı verildiği,

18.04.2008 tarihinde yapılan keşif sırasında, ırmağın kenarında stabilize yol olduğunun, yolun kenarı ile ırmağın karşı tarafında oldukça yüksek ve geniş kum yığınlarının bulunduğunun Yerel Mahkemece gözlemlendiği,

Keşif sonrası fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 29.04.2008 tarihli rapor ve ekinde yer alan krokiye göre; 1121 numaralı parsel üzerinde (A) harfi ile gösterilen 8.120 m2’lik alana yaklaşık 20 m yüksekliğe ulaşacak şekilde mıcır dökmek, 1120 numaralı parsel üzerinde (B) harfi ile gösterilen 6.205 m2’lik alana yaklaşık 20 m yüksekliğe ulaşacak şekilde mıcır dökmek, yine 1120 numaralı parsel üzerinde (C) harfi ile gösterilen 7.865 m2’lik alana yol yapmak suretiyle tecavüzde bulunulduğu, mahalli bilirkişilerin kum alındığını iddia ettiklerini yerin ise 1120 numaralı parsel üzerinde (D) harfi ile gösterilen 16.450 m2’lik alan olduğu,

Zirai bilirkişi tarafından düzenlenen 08.08.2008 tarihli raporda; suça konu taşınmaz üzerinde kum ocağı işletildiğinin, bu amaçla dere yatağı ile etrafındaki arazi üzerinde kazılar yapıldığının, bu kazılar sonucunda arazi üzerinde çeşitli çap ve derinliklerde çukurlar oluştuğunun, bu çukurların suyla dolu olduğunun ve bataklık görünümü arz ettiğinin, kazı sonucu çıkarılan malzemeden kum ve çakıl elde edilmesi amacıyla elenmesi sonucunda ortaya çıkan iri taş ve çakılların ise taşınmaz üzerinde biriktirildiğinin, biriktirilen bu malzemenin yüksekliğinin yer yer 20-25 metreyi bulduğunun, dava konusu taşınmazın genel görünümü itibarıyla mera özelliğini tamamen kaybetmiş bulunduğunun, arazinin bu hâli ile ıslah edilerek tekrar mera hâline getirilmesinin mümkün olmadığının, kum ocağı işletme faaliyetlerinden kaynaklanan çukur, bataklık ve çakıl tepelerinin eski hâline getirilerek arazinin meraya dönüştürülmesinin ise ekonomik bir çözüm olarak sunulamayacağının belirtildiği,

Fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 19.10.2009 tarihli rapor ile ekinde yer alan krokiye göre; 1121 numaralı mera parseli üzerinde (A) harfi ile gösterilen 8.120 m2’lik alan ile 1120 numaralı mera parseli üzerinde (B) harfi ile gösterilen 6.205 m2’lik alana atık malzeme dökülmek suretiyle, 1120 numaralı mera parseli üzerinde (C1) ile gösterilen 1.800 m2’lik ve (C2) ile gösterilen 6.065 m2’lik alana ise yol yapmak suretiyle tecavüzde bulunulduğu, yine 1120 numaralı mera parseli üzerinde (D1) ile gösterilen 3.700 m2’lik alan ile (D2) ile gösterilen 12.750 m2’lik alanın ise kum alındığı iddia edilen yer olduğu, (E) harfi ile gösterilen 46.000 m2’lik alanın dere yatağı olup bu yere de atık malzeme dökülmek suretiyle tecavüzde bulunulduğu, 29.03.1991 tarihli ve 301 numaralı ruhsatta koordinat değerleri olmadığından ruhsatta yazan 366.250 m2’lik ruhsat sahası yönlere göre oturtulduğunda krokide A, B ve E ile gösterilip atık malzeme dökülen, D2 ile gösterilip kum alınan ve C2 ile gösterilip yol açılan yerlerin 301 numaralı ruhsat alanı içerisinde kaldığı, kum alındığı iddia edilen D1 ile yol açılmak suretiyle tecavüzde bulunulan C1 bölümlerinin ise 301 numaralı ruhsat sahası dışında kaldığı, dosya kapsamında yer alan 4, 26, 28, 61, 238 ve 1331 numaralı ruhsatların ise dava konusu 1120 ve 1121 numaralı mera parsellerinin dışında kaldığı,

… köyü muhtarı tarafından düzenlenen 26.02.2014 tarihli müzekkere cevabı ekinde yer alan ve … 10. Noterliğince 26.02.1991 tarihinde tasdik edilen … köyü karar defterinin 27-30. sayfaları ile kira sözleşmesi fotokopisine göre; … köyü ihtiyar heyetince 23.02.1991 tarihinde doğuda Melik köyü sınırının sonundan başlamak üzere batıda Orhaniye köyü sınırı arasında kalan … köyü sınırları dahilindeki Kocaçay mecrası ile aynı hudutlar içerisinde kalan köy tüzel kişiliğine ait veya kullanımı köy tüzel kişiliğine bırakılan taşınmazların merkezi …’da bulunan …Kum Tic. ve San. AŞ’ye kum ocağı açmak, işletmek ve bu konuda gerekli tesis ve şantiyeler kurmak üzere kiralanmasına oy birliğiyle karar verildiği; köy muhtarı … Beysi ile …isimli şirketin yetkilisi arasında yapılan kira sözleşmesinde, sözleşmenin konusunun … ilçesine bağlı Melik köyü sınırının sonundan başlamak üzere batıda Orhaniye köyü sınırının başlangıcı arasında kalan … köyü sınırları dahilindeki Kocaçay mecrası ile aynı sınırlar içerisinde kalan köy tüzel kişiliğine ait veya kullanımı köy tüzel kişiliğine bırakılan taşınmazların kum ocağı açmak, işletmek ve bu konuda gerekli tesis ve şantiyeler kurmak üzere kiracı şirkete köy tüzel kişiliğince kiralanması ve bu konuda muvafakatın verilmesi şeklinde açıklandığı, kira süresinin 23.02.1991 tarihinde başlamak üzere 20 yıl olduğu belirtildikten sonra kira bedeli, ödeme tarihi, kiracı ve kiralayanın taahhütleri ile cezai şartın belirlendiği,

… 10. Noterliğince 22.03.1991 tarih ve 14409 yevmiye numarası ile; …AŞ vekili olan … Sezai Kiper tarafından düzenlenen yazı ile ekinde yer alan … 10. Noterliğince düzenlenen ve … köyü muhtarı … Beysi tarafından … … ile … Sezai Kiper’in vekil olarak tayin edildiğine ilişkin 26.02.1991 tarihli ve 10623 yevmiye numaralı vekâletname, yine … köyü muhtarı … Beysi ile …AŞ yetkilisi arasında imzalanan 23.02.1991 başlangıç tarihli sözleşme anılan şirket vekilinin istemi üzerine … Beysi’ye tebliğ edilmek üzere gönderildiği,

… Belediyesince düzenlenen 02.07.2014 tarihli yazıda; 6360 sayılı Kanun kapsamında … Mahallesinin … Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kaldığının belirtildiği,

Sanıklar …, … ve … müdafileri tarafından düzenlenen 13.02.2014 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebini içeren dilekçede; …isimli şirket ile köy tüzel kişiliği arasında imzalanan kira sözleşmesinin o tarihe kadar dosyaya ibraz edilmediğinin, bu kira sözleşmesinin yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önünü alındığında sanıkların beraatini gerektirecek nitelikte olduğunun, dava konusu taşınmazların bu kira sözlemesi uyarınca köy tüzel kişiliği tarafından …Kum Tic. ve San. AŞ’ye kiralandığının, bu konuda köy ihtiyar heyeti tarafından muhtara yetki verildiğinin, yine ekte sunulan 30.03.1991 tarihli kira ve kullanma hakkı sözleşmesine göre ruhsat sahibi … … tarafından 301 sayılı kum ocağı ruhsatının kiralanması ve kullanım hakkının …isimli firmaya devredildiğinin, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/43 değişik … sayılı dosyasında fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 09.01.2014 tarihli rapor ve ekinde yer alan krokiye göre moloz malzemenin ve suça konu yolun ruhsat sahası içinde bulunduğunun, 1/25.000 ölçekli haritada ruhsat sahasının dere yatağını da kapsadığının, yolun ise bulunduğunun, söz konusu ruhsatın … köyü sınırlarında bulunan 1120 numaralı mera parselinin büyük kısmını, 1121 numaralı mera parselinin ise bir kısmını, köy tüzel kişiliği ile yapılan sözleşmede belirtilen alanın da ruhsat sahasını kapsadığının tespit edildiğinin, alınan ruhsat ile yapılan sözleşme dahilinde faaliyette bulunan sanıkların suç işleme kastlarından bahsedilemeyeceğinin belirtildiği, ekinde yer alan belgelere göre ise; fen bilirkişisi tarafından … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/43 değişik … sayılı dosyasına ilişkin olarak düzenlenen 09.01.2014 tarihli raporda; dava dosyasında yer alan 29.03.1991 tarihli 301 sayılı ruhsat sahasının nereyi kapsadığı ruhsatta yazan bilgiler doğrultusunda paftasına işlendikten sonra dava dilekçesinde istenen hususlar tek tek irdelendiğinde; keşif esnasında gösterilen moloz malzeme ile moloz malzemenin bulunduğu yere ulaşımı sağlayan yolun ruhsat sahası içinde kaldığı, ruhsat verilen sahayı 1978 tarihli 1/25.000 ölçekli haritaya çakıştırdığında ruhsat verilen sahanın dere yatağını da kapsadığı, anılan haritada söz konusu yolun bulunduğu, bu ruhsatın … köyüne ait 1120 numaralı mera parselinin büyük bir kısmını, 1121 numaralı mera parselinin ise bir kısmını kapsadığı, köy tüzel kişiliği ile yapılan sözleşmede belirtilen alanın ruhsat sahasını kapsadığı, keşif esnasında moloz malzemenin alanının 103.000 m2, yüksekliğinin ise 30 m olduğu, yine …Kum Tic. ve San. AŞ yetkilisi ile ruhsat sahibi … … arasında yapılan “Kira ve Kullanma Hakkı” başlıklı ve 30.03.1991 tarihli sözleşmenin konusunun … Valiliği Daimi Encümenince ruhsat sahibi adına, 29.03.1991 tarihli ve 301 sayılı karar ile verilen 42/39 numaralı … ilçesi, … köyü, Köyaltı mevkisinde 365.250 m2 hali araziye ilişkin 3 yıl süreli kum ocağı ruhsatnamesinin kullanım hakkına ilişkin olarak açıklandığı, özel şartlarının ise ruhsat süresi boyunca ve ileride ruhsatın temdit edilmesi hâlinde temdit süresinde ruhsat sahasında yapılacak tüm çalışmaların hukuki ve idari sorumluluğunun kiracıya ait olduğunun belirtildiği,

Sanık … müdafisi tarafından düzenlenen 19.01.2016 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebini içeren dilekçe ile; sanık hakkında kesinleşen hükümle sonuçlanan davanın Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 12.10.2015 tarihli ve 12262-22468 sayılı kararında belirtilen gerekçe doğrultusunda sanığın lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülerek mahkûmiyete ilişkin verilen kararın kaldırılıp sanığın beraatine karar verilmesinin talep edildiği,

Sanıklar …, … ve … müdafisi tarafından düzenlenen 23.03.2016 havale tarihli savunma dilekçesinin ekinde yer alan … ili Daimi Encümenliğinin 29.03.1991 tarihli ve 301 sayılı kararına ilişkin fotokopi belge içeriğinin; “… ilçesine bağlı … köyü hudutları dahilinde ve Köyaltı mevkisindeki 366.250 m2’lik hali dereyatağında bulunan kum-çakıl ocağının … … tarafından 3 yıl süre ile açılıp çalıştırılması talep edilmiştir.

Söz konusu ocağın açılıp çalıştırılmasında bir mahsur olmadığı raporlardan ve dosyasında ekli İlçe Jandarma Bölük Komutanlığının, Mal Müdürlüğünün, Tarım ve Orman Bölge Müdürlüğünün, … Ocağı Tabipliğinin, DSİ I. Bölge Müdürlüğünün, Köy Hizmetleri 17. Bölge Müdürlüğünün ve Karayolları 14. Bölge Müdürlüğünün yazılarından, idari bir sakınca bulunmadığı İlçe İdare Kurulu kararından anlaşılmış olup yukarıda adı geçen Müdürlüklerin yazılarında belirtilen şartlara uymak ve bu hususların ruhsatta belirtilmesi kaydı ile yılda 1. yıl=10.000.000 lira, 2. yıl= 13.000.000 lira ve 3. yıl= 15.000.000 lira maktu rüsum ödemek şartı ile … … adına 3 yıl süre ile ruhsat verilmesine ve gereği için evrakın Özel İdare Müdürlüğüne gönderilmesine, 29.03.1991 günü toplantıda oy birliğiyle karar verildi.”, Hazine tarafından …AŞ’ye yönelik olarak açılan ecrimisil davasının … Asliye Hukuk Mahkemesince 2013/830 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yargılaması sırasında harita mühendisi ile fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 10.07.2015 tarihli bilirkişi rapor suretinin ise; “Krokide A (10853 m2), B (6125 m2) ve C (7865 m2) ile gösterilen kısımlar dava dosyası içerisindeki 1991(1994-1997) tarihli ruhsatlar ile 25.11.1992 tarihli ruhsatın içerisinde kalmaktadır. Ruhsat sahası dışında herhangi bir çalışma yapılmamıştır.”, şeklinde olduğu,

… Hazinesi vekilinin 15.01.2008 tarihli dilekçesi ile Hazine adına katılma talebinde bulunduğu,

Yerel Mahkemece “…sanıkların sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu göz önüne alınarak” şeklindeki gerekçe ile sanıklar hakkında TCK’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme hükmünün, “Sanıkların fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ile sabıkalı yaşam biçimi nazara alınarak” şeklindeki gerekçe ile de aynı Kanun’un 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedeninin uygulanmadığı,

UYAP sorgulamasına göre; sanıklar …, … ve …’in 28.05.2012 tarihinde işledikleri çevrenin kasten kirletilmesi suçundan … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 15.04.2015 tarih ve 150-417 sayı ile TCK’nın 181/1. maddesi uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, bu hükümlerin Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 01.06.2020 tarih ve 15870-6163 sayı ile onanmak suretiyle kesinleştiği; yine sanık …’in 26.09.2011 tarihinde işlediği çevrenin kasten kirletilmesi suçundan Kahramankazan Asliye Ceza Mahkemesince 25.06.2014 tarih ve 277-298 sayı ile TCK’nın 181/1. maddesi uyarınca 4.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün ise Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 29.05.2018 tarih ve 1220-8334 sayı ile onanmak suretiyle kesinleştiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan … aşamalarda benzer şekilde; … köyünden olduğunu ancak köyde ikamet etmediğini, …isimli şirketin yaklaşık 20 yıldır köyün yakınlarında bulunan derede kum ocağı işlettiğini ancak ruhsat sınırlarını ihlal ederek 1120 ve 1121 numaralı meralardan kum almak suretiyle tecavüzde bulunduğunu, ifade tarihi itibarıyla da kum almaya devam ettiğini, bu durumu haber vermesine rağmen köy muhtarının müdahale etmediğini, sanıkların bir kısmının anılan şirketin ortakları olduklarını, köy merasını söz konusu şahısların kullanılmaz hâle getirdiklerini, iddianameye konu olan yolun köylüler tarafından değil …şirketi tarafından kum taşımak amacıyla kullanıldığını, dilekçesinde belirttiği ölüm olayının ise yaklaşık 11 yıl önce gerçekleştiğini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,

Katılan … Belediyesi vekili Mahkemede; sanıklardan şikâyetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini,

Mağdur . Mahkemede; suça konu yerin mera olmadığını, ifade tarihi itibarıyla … köyü muhtarı olduğunu, şikâyetinin bulunmadığını ve davaya katılmak istemediğini,

Mahalli bilirkişi … Yerel Mahkemece yapılan keşifte; keşif yapılan yerin … köyüne ait mera olduğunu, …firmasına ait şantiyede kum elemesi yapıldıktan sonra arta kalan çakılların bu meraya döküldüğünü, bu olayın 1992 yılından beri devam ettiğini, meranın üzerinde 30-40 m yüksekliğinde kum yığınları oluştuğunu, çakılların merayı kaplaması nedeniyle de meranın kullanılmaz hâle geldiğini,

Mahalli bilirkişiler…ve … Yerel Mahkemece yapılan keşifte benzer şekilde; yaklaşık 15-20 yıldır …firması tarafından dökülen kumlar nedeniyle meranın kullanılmaz hâle geldiğini,

İnceleme dışı sanık … Savcılıkta; … köyünde faaliyet gösteren …Beton ve Kum Sanayi AŞ’de şantiye şefi olarak görev yaptığını, sanık …’ın şantiye müdürü, inceleme dışı sanık …’ın ise kendisi gibi şantiye şefi olduğunu, 1996 yılından beri …şirketinin … köyündeki şantiyesinde çalıştığını, kendisi çalışmaya başlamadan önce de anılan şirketin … köyünde kum çıkarma faaliyeti yaptığını, bildiği kadarıyla gerek kum çıkarma faaliyetleri gerekse mıcır dökülen alanların ruhsat sahası içinde bulunduğunu, kendisi gelmeden önce hangi alanlarda çalışılmış ve hangi alanlar kullanılmış ise kendisi geldikten sonra da bu alanlara mıcır dökülüp kum çıkarıldığını, Kaymakamlık tarafından verilen men’i müdahale kararından haberi olmadığını, bu konuda sanık …’ın bilgisi olduğunu,

İnceleme dışı sanık … Savcılıkta; … köyünde faaliyet gösteren …Beton ve Kum Sanayi AŞ’de şantiye şefi olarak görev yaptığını, sanık …’ın şantiye müdürü, inceleme dışı sanık …’ün ise kendisi gibi şantiye şefi olduğunu, yaklaşık 16 yıldır söz konusu şirkette, 4 yıldır ise bu şirketin … köyü şantiyesinde çalıştığını, … köyü … mevkisinde ruhsatlı alanlarda kum çıkarıldığını, çıkarılan kumdan elde edilen mıcırların döküldüğü alanların bir kısmının köye ait mera olduğundan haberi bulunmadığını, daha önce nasıl çalışılmış ve hangi alanlar kullanılmış ise kendisi geldikten sonra da bu alanlara mıcır dökülüp kum çıkarıldığını, Kaymakamlığın men’i müdahale kararından haberi olmadığını, bu konuda sanık …’ın bilgisi bulunduğunu,

Beyan etmişlerdir.

Sanık … aşamalarda benzer şekilde; … köyünde faaliyet gösteren …Beton ve Kum Sanayi AŞ’de 2000 yılından itibaren şantiye müdürü olarak görev yaptığını, anılan şirketin 1991 yılında itibaren … köyü … mevkisinde kum ocağı işlettiğini, alınan ruhsat doğrultusunda çalışma yapıldığını, … köyünde 5 yerde ruhsat sahalarının bulunduğunu, bahse konu şirket faaliyete başlamadan önce mıcır dökülen yerlere kendilerinin mıcır dökmeye devam ettiklerini, ancak söz konusu alanın mera olduğunu bilmediklerini, döküm yapılan yerlerin yanlışlıkla meraya geçmiş olabileceğini, Kaymakamlık tarafından verilen meni müdahale kararından sonra söz konusu alana mıcır dökmeyi bıraktıklarını ancak bu mıcırların hâlen orada bulunduklarını, kendisi gelmeden önce söz konusu yolun açılmış olduğunu, kimin açtığını bilmediğini, …şirketinin ortaklarının …, … ve … olduğunu, tüm ortakların genel olarak işlerle ilgilendiklerini ancak esas itibarıyla sanık …’in ilgilendiğini, ruhsat süresinin 1999 yılına kadar devam ettiğini ancak köy tüzel kişiliği ile yaptıkları sözleşmeye dayalı olarak suça konu yeri kullandıklarını, bu sözleşmenin süresinin ise 20 yıl olduğunu, köy tüzel kişiliğinin böyle bir yetkisi olup olmadığını bilmediğini,

Sanık … aşamalarda benzer şekilde; kurucusu olduğu …Beton ve Kum San. AŞ’nin bir aile şirketi olduğunu, sanıklar … ile …’in de oğulları olduğunu, … köyünde alınan ruhsatlar çerçevesinde 1992 yılından itibaren faaliyette bulunulduğunu, mera olduğu iddia edilen alanların ruhsat sahası içinde yer aldığını, yapılan çalışmalardan dolayı sorumluluk doğuyor ise bunun şantiye müdürü olan sanık … ile teknik nezaretçi olan Tarık Ekiz isimli şahsa ait olduğunu, söz konusu yerin mera olduğunu bilmediğini, meraların kiralanamayacağına ilişkin bilgi sahibi olduğunu, bir hata var ise bunun idare tarafından yapılmış olabileceğini, suça konu yeri köy muhtarı ile yaptıkları sözleşme uyarınca kullandıklarını, şirketlerinin 1998 yılından sonra … köyünde herhangi bir faaliyetinin olmadığını,

Sanık … aşamalarda benzer şekilde; …Beton ve Kum San. AŞ’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, şirketin çalışmalarından dolayı hukuki ve cezai sorumluluğun söz konusu şantiyenin müdürü olan sanık …’a ait olduğunu, … köyünde alınan ruhsatlar çerçevesinde 1992 yılından itibaren faaliyette bulunulduğunu, mera olduğu iddia edilen alanların ruhsat sahası içinde yer aldığını, söz konusu yer mera olsa idi idarenin bu yere ruhsat vermeyeceğini, bir hata var ise bunun idare tarafından yapılmış olabileceğini, babası olan sanık …’in savunmalarını aynen tekrar ettiğini,

Sanık … aşamalarda benzer şekilde; …Beton ve Kum San. AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin çalışmalarından dolayı hukuki ve cezai sorumluluğun söz konusu şantiyenin müdürü olan sanık …’a ait olduğunu, … köyünde alınan ruhsatlar çerçevesinde 1992 yılından itibaren faaliyette bulunulduğunu, mera olduğu iddia edilen alanların ruhsat sahası içinde yer aldığını, söz konusu yer mera olsa idi idarenin bu yere ruhsat vermeyeceğini, bir hata var ise bunun idare tarafından yapılmış olabileceğini, babası olan sanık …’in savunmalarını aynen tekrar ettiğini, 1998-1999 yıllarında söz konusu yerde faaliyetlerini sona erdirdiklerini,

Savunmuşlardır.

V. GEREKÇE

(1) ve (2) numaralı uyuşmazlık konularının sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için birlikte değerlendirilmelerinde yarar bulunmaktadır.

1. Sanıklar …, … ve … bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği; sanık … ile (1) numaralı uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak eksik araştırma ile karar verilmediği sonucuna ulaşılması hâlinde sanıklar …, … ve …’in suç işleme kastlarının bulunup bulunmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

28.02.1998 tarihli ve 23272 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmakla yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 1. maddesine göre bu Kanun’un amacı; “Daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya belediye tüzel kişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını, belirlenecek kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını, bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin artırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının sürekli olarak denetlenmesini, korunmasını ve gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır.” şeklinde açıklanmıştır.

Aynı Kanun’un, “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde “Mera” ibaresinin hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri, (k) bendinde “Komisyon” ibaresinin mera komisyonunu ifade ettiği belirtilmiş, 6. maddesinin suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan birinci fıkrasında ise mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacağı, bu amaçla valinin görevlendireceği bir vali yardımcısı başkanlığında bir komisyon kurulacağı, komisyonların valilik onayı ile oluşturulacağı hüküm altına alınmıştır.

“Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu” başlıklı 4. maddeye göre; mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Komisyonun henüz görevine başlamadığı yerlerde, evvelce çeşitli kanunlar uyarınca yapılmış olan tahsislere ve teessüs etmiş teamüllere göre; mera, yaylak ve kışlakların köy veya belediye halkı tarafından kullanılmasına devam olunur. Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz. Ancak, kullanım hakkı kiralanabilir. Kiralama ilkeleri yönetmelikle belirlenir.

31.07.1998 tarihli ve 23419 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmakla yürürlüğe giren Mera Yönetmeliği’nin suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan “Mera, yaylak ve kışlakların kiralanması” başlıklı 7. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların öncelikle en yakın köy veya belediyeye, o köy veya belediyede oturan ve hayvancılık yapan çiftçilere veya bu amaçlı kuruluşlara, Bakanlıkça açılan hayvancılık kurslarına katılarak başarılı olan çiftçiler başta olmak üzere, çiftçilere veya bu amaçla kurulan ortaklıklara veya diğer talep sahiplerine, talep olmadığı takdirde, hayvancılık yapan veya hayvancılık işletmesi kurmak amacı ile projeleri kredi kuruluşlarınca onaylanan … mühendisi, veteriner hekim, … teknisyeni ve veteriner … teknisyenlerine, bu alanları ıslah etmek koşulu ile 25 yıla kadar kiralanabileceği, ancak kiralama durumunun her 5 yılda bir yeniden değerlendirileceği, komisyonun, tapu kayıtlarında mera, yaylak ve kışlak olarak görülen, ancak işgal edilerek vasfı bozulan ve tarla hâline getirilen alanların, Kanun kapsamında tekrar mera alanı olarak tespit edildikten sonra, söz konusu alanı yapay mera tesis etmeleri ve bu alanları ıslah ve hayvancılıkla iştigal etmek koşulu ile öncelikle kullananlara, kiralama koşulları uygun değilse, o köy veya belediyede oturan ve hayvancılık yapan çiftçilere veya bu amaçlı kuruluşlara, bakanlıkça açılan hayvancılık kurslarına katılarak başarılı olan çiftçiler başta olmak üzere çiftçilere veya bu amaçla kurulan ortaklıklara veya diğer talep sahiplerine, talep olmadığı takdirde, hayvancılık yapan veya hayvancılık işletmesi kurmak amacı ile projeleri kredi kuruluşlarınca onaylanan … mühendisi, veteriner hekim, … teknisyeni, veteriner … teknisyenlerine 25 yıla kadar kiraya verebileceği düzenlenmiştir.

Yine Mera Kanunu’nun “Mera, Yaylak ve Kışlak Olarak Tahsis Edilecek Yerler” başlıklı 5. maddesinde komisyonca tespit edilecek ihtiyaca göre kadimden beri mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan ve aynı amaçla kullanılmak üzere köy veya belediyelere tahsis ya da terk edilen, Devletin hüküm ve tasarrufunda veya Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazilerden etüt sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak yararlanılabileceği anlaşılan, mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılacak olan, tapu kayıtlarında mera, yaylak ve kışlak olarak görülen ve hâlen işgal edilen yerlerin mera, yaylak ve kışlak olarak, köylere veya belediyelere tahsis edileceği belirtilmiştir.

“Tahsis Kararının Tebliği, İlanı, İtirazı ve Kütüğe Kayıt” başlıklı 13. maddesinde komisyonun tahsis kararlarının, o yerin köy muhtarlığı ile belediye başkanlığına, defterdarlık veya mal müdürlüğüne, ilgili orman müdürlüğüne ve Tarım Reformu Teşkilatına tebliğ edileceği, ayrıca köy ve belediyelerde ve bunların bağlı olduğu ilçelerde alışılmış araçlarla ilan edilip 30 gün süre ile askıya çıkartılacağı, 30 günlük ilan süresi içinde haklarında dava açılmayan kararların kesinleşip tapu sicil müdürlüğüne gönderilerek özel sicile kaydedileceği düzenlenmiştir.

Tahsis Amacının Değiştirilmesi” başlıklı 14. maddesinde tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan anılan Kanun’da gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı belirtildikten sonra bu Kanun’a veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden faaliyeti için zaruri olan yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacının değiştirilebileceği ve söz konusu yerlerin tescillerinin Hazine adına, vakıf meralarının tescillerinin ise vakıf adına yaptırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan 07.04.1924 tarihli ve 68 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 442 sayılı Köy Kanunu’nun 34. maddesinde köyün sınırı içinde köylüye ait işleri yapmanın ve yaptırmanın muhtarla onun başında bulunduğu ihtiyar meclisinin vazifesi olduğu belirtildikten sonra 35. maddesinde muhtarın göreceği işlerin devlet işleri ve köy işleri olarak ikiye ayrıldığı, 36. maddesinde muhtarın göreceği devlet işlerinin, 37. maddesinde muhtarın göreceği köy işlerinin, 44. maddesinde ise ihtiyar meclisinin göreceği işlerin neler olduğu belirtilmiş olup söz konusu mevzuat hükümleri incelendiğinde gerek ihtiyar meclisinin gerekse köy muhtarının meranın tahsis edildiği amaçtan farklı bir şekilde kullanılmasına yönelik sözleşme yapma yetkilerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan köy merasına tecavüz suçu, hakkı olmayan yere tecavüz suçunun bir türü olarak TCK’nın 154. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrası; “Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.” hükmünü taşımaktadır.

Anılan fıkranın gerekçesi ise; “…köy tüzel kişiliğine ait olan harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malların kısmen veya tamamen zaptolunması veya bunlara tasarruf edilmesi veya bunların sürüp ekilmesi cezalandırılmıştır. Aynı fiiller, öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terkedilmiş, bahis konusu yerler hakkında işlendiğinde de keza suç oluşacaktır.” şeklinde açıklanmıştır.

Suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler; köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan merayı kısmen veya tamamen zapt etme veya üzerinde tasarrufta bulunma ya da sürüp ekmektir. Zapt etme; taşınmazdan başkalarının kısmen veya tamamen yararlanmasını engellemek, taşınmazı fiilen el altında tutmaktır. Tasarruf etmek ise, taşınmazın devamlı bir biçimde kullanılması olup kısa süreli tasarruflar, kanunun aradığı anlamda tasarruf değildir. Öte yandan sürüp ekmek de, taşınmaz üzerinde tasarruf etme şekillerinden biridir.

Suçun maddi konusu tahsisli veya kadim köy meraları olduğundan belediye sınırları içerisindeki meralar bu suçun konusunu oluşturmamaktadır. Tahsis idari bir işlem olup Devlete ait olan bir arazinin kullanım hakkının hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için müştereken bir veya birkaç köy ya da belediyeye bırakılmasını ifade eder. Kadim mera ise, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri mera olarak kullanılan yerlerdir.

Bu suçun manevi unsurunun oluşması için failin suça konu yerin köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek hareket etmesi gerekmektedir. Madde metninde yer alan “bilerek” ifadesi ise suçun sadece doğrudan kast ile işlenebileceğini göstermek için kullanılmıştır. Nitekim bu durum TCK’nın “Kast” başlıklı 21. maddesinin gerekçesinde “Kasten işlenebilen suçlar, ilke olarak hem doğrudan hem de olası kastla işlenebilir. Ancak, kanundaki tanımında ‘bilerek’ ifadesine yer verilmiş olan suçlar sadece doğrudan kastla işlenebilir. Örneğin iftira suçunda, failin suçsuz olduğunu ‘bilerek’ kişiye suç isnat etmesi gerektiğinden, bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir.” şeklinde açıklanmıştır. Yine “Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” şeklinde düzenlenen TMK’nın 1020. maddesi dikkate alındığında failin tapuda mera olarak kayıtlı olan bir yerin bu vasfını bilmediğine yönelik savunmasına itibar edilmemesi gerekmektedir (… Tahsin Gökcan-… Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, 1. Baskı, …-2021, Cilt: 4, s. 5622.).

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

…Beton ve Kum Sanayi AŞ’nin aldığı ruhsat doğrultusunda 1991 yılından itibaren … ili, … ilçesi, … köyünde kum ocağı işlettiği, sanıklar …, … ve …’in anılan şirketin sahibi ve yetkilisi oldukları, sanık …’ın ise söz konusu kum ocağında şantiye müdürü olarak görev yaptığı, anılan şirketin … köyündeki faaliyeti sırasında, … köyünün 1120 no.lu mera parselinin 8.120 m2’lik kısmına, 1121 no.lu mera parselinin ise 6.205 m2’lik kısmına mıcır dökmek suretiyle, yine 1120 no.lu mera parselinin 7.865 m2’lik kısmına yol açmak suretiyle tecavüz ettiği, böylelikle sanıkların iştirak iradesi içinde köy merasına mıcır döküp yol açarak mera vasfını bozup malikmiş gibi tasarrufta bulunarak üzerlerine atılı hakkı olmayan yere tecavüz suçunu işledikleri iddia edilen olayda;

Fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 29.04.2008 tarihli rapora göre iddianameye konu mera parsellerine yönelik tecavüzün 18.04.2008 tarihinde Yerel Mahkemece yapılan keşif itibarıyla devam ettiği anlaşılmakla suç tarihinin sanık … bakımından hukuki kesintinin gerçekleştiği iddianame tarihi olan 26.12.2007, sanıklar …, … ve … bakımından ise hukuki kesintinin gerçekleştiği iddianame tarihi olan 17.09.2008 tarihi olduğu kabul edilmekle yapılan incelemede;

aa. Sanıklar …, … ve … bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği;

Anılan şirkette sanık …’in yönetim kurulu başkanı, sanık …’in yönetim kurulu üyesi, bu sanıkların babası olan sanık …’in ise şirketin kurucusu olması, sanık …’in savunmasında şirketin bir aile şirketi olduğunu belirtmesi, adı geçen sanıkların suça konu parsellerde uzun bir süredir şirket tarafından yürütülen çalışmalardan bilgi sahibi olduklarının dosya kapsamından anlaşılması, şantiye müdürü olan sanık …’ın alınan ifadesinde de şirket ortağı olan diğer sanıkların genel olarak şirket işleri ile ilgilendiklerini beyan etmesi karşısında maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanarak tartışıldığı, bu nedenle de sanıklar …, … ve … hakkında eksik araştırma ile karar verilmediği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

bb. Sanıklar …, …, … ve …’ın suç işleme kastlarının bulunup bulunmadığı;

Her ne kadar fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 19.10.2009 tarihli raporda iddianameye konu mera parsellerine dökülen mıcırların bulunduğu alanın … … adına düzenlenen ve 29.03.1991-29.03.1998 tarihlerini kapsayan ruhsat sahası içinde olduğu belirtilmiş, bu ruhsatın işletme hakkı da rödovans sözleşmesi ile …Beton ve Kum Sanayi AŞ’ye devredilmiş ise de rödovans sözleşmesine konu olan ruhsat süresinin bitiminden sonra da bahse konu mera parsellerini kapsamayan diğer ruhsatlara dayanarak … köyü sınırlarında bulunan diğer maden sahalarında faaliyetine devam eden şirket tarafından söz konusu mera parsellerine mıcır dökülmeye devam edilmesi, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan meralardan tahsis amacı değiştirilmedikçe başka şekilde yararlanılmasının mümkün olmaması, gerek Köy Kanunu gerekse Mera Kanunu’na göre köy ihtiyar heyetinin ya da köy muhtarının meranın tahsis edildiği amaçtan farklı bir şekilde kullanılmasına yönelik bir sözleşme yapma yetkilerinin bulunmaması, Mera Kanunu’nda komisyonun mera tahsis kararının köy muhtarlığına tebliğ edilip anılan köy ve bu köyün bağlı olduğu ilçede alışılmış araçlarla ilan edilerek 30 gün süre ile askıya çıkartılacağının, 30 günlük ilan süresi içinde haklarında dava açılmayan kararların kesinleşip tapu sicil müdürlüğüne gönderilerek özel sicile kaydedileceğinin belirtilmesi, suça konu 1120 ve 1121 numaralı parsellerin de Mera Yaylak ve Kışlak Kütüğüne … köyüne tahsis edilen mera olarak kaydedilmiş bulunması, TMK’nın 1020. maddesinin üçüncü fıkrasının “Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” şeklinde düzenlenmesi ve anılan şirketin çok uzun bir süre bahse konu köyde faaliyette bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; suça konu mera parsellerinin köy tüzel kişiliğine ait olduğunu bilerek hareket ettikleri değerlendirilen sanıkların suç işleme kastlarının bulunduğu ve bu bağlamda sanıklara atılı suçun sabit olduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

2. Sanıklar …, … ve … hakkında TCK’nın 51. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

Hapis cezasının ertelenmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde;

“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;

a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,

Gerekir…” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;

1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,

Şartlarına bağlanmıştır.

Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hâllerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan Kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkânı bulunmamaktadır.

07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, “erteleme” cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Hapis cezasının ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçenin dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olması, aynı zamanda hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile de çelişmemesi gerekir. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır. Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme hükmünün uygulanmaması, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.

Mahkemece, hapis cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir kullanılırken, sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak pişmanlık duyup duymadığı değerlendirilmeli ve tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir. Diğer taraftan yerel mahkemece gösterilen gerekçenin hak, … ve nasafet kuralları ile dosya kapsamıyla uyumlu olup olmadığının Yargıtay denetimine tabi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Yerel Mahkemece, sanıklar hakkında verilen hapis cezalarının ertelemesine yer olmadığına karar verilirken engel sabıkaları bulunmayan sanıkların suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermedikleri ve bu bağlamda tekrar suç işleyip işlemeyecekleri konusunda bir değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmemiş ve “…sanıkların sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu…” şeklindeki gerekçeye yer verilmek suretiyle yalnızca suçu işlemeden önceki duruma vurgu yapılmış ise de “Sanıkların fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” olumsuz değerledirilip haklarında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması, adli sicil kayıtlarına göre sanıkların suç tarihinden sonra kasıtlı suç işlediklerinin anlaşılması ve hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin gerekçenin diğer kişiselleştirme nedenleri ile ilgili uygulamalarla çelişmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanıklar hakkında hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken Yerel Mahkemece gösterilen gerekçenin kanun koyucunun aradığı anlamda dosya kapsamına uygun, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.