Haksızlık(lar) karşısında susmayın ve hukukî yollardan hak(lar)ınızı da arayın!


Sözleşmede kiranın ödeneceği tarih açık veya zimni olarak belirtilmemişse, TBK 314 gereğince, kira bedelinin muaccel olduğu tarih ilgili ayın sonu olacaktır

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2021/5111

Karar Numarası: 2021/10829

Karar Tarihi: 03.11.2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı; 01/02/2005 tarihli rödovans sözleşmesi uyarınca davalı şirketin kiracı, diğer davalı …’ın kefil olduğunu, kira bedelinin düzenlendiği sözleşmenin 14. maddesinin taraflar arasında yeniden ele alındığını, buna göre tarafların 2005 yılı Nisan ayından sonra aylık rödovans bedeli olarak 1.500 ton taş tozu, 500 ton mıcır ödenmesi konusunda anlaştıklarını, ancak davalı şirketin sözleşme gereği ödemesi gereken kira bedellerini ödemediğini, davalı şirkete sözleşmenin 15. maddesi gereği fesih ihbarnamesi gönderildiğini, buna rağmen davalı şirketin kiralanan sahayı tahliye ve teslim etmediğini, bu nedenle 01/01/2008-31/08/2008 dönemine ilişkin kira bedelinin tahsili amacıyla davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, ancak davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek; davalılar hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini, davalıların icra inkâr tazminatına mahkum edilmesini ve akdin feshi ile kiralananın tahliyesini talep etmiştir.

Davalılar; aylık kira bedeli olan 1.500 ton taş tozu ve 500 ton mıcırın davacıya teslimi amacıyla kiralananda depolanmış vaziyette bekletildiğini, davacının temin edeceği araç ile her zaman gelip alabileceğini, kira bedelini teslim almayarak davacı kiraya verenin temerrüde düştüğünü savunarak, davanın reddini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, davalı kiracının icra takibine konu edilen 01/01/2008-31/08/2008 tarihleri arasında kiralananda bulunmadığı, bu tarihten önce kiralananı tahliye ettiği gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 23/10/2019 tarihli ve 2019/4548 Esas 2019/8287 Karar sayılı kararla; ” …ispat yükü kendisine düşen davalı tarafın tahliye tarihini ispat edemediği gözetilip davalının ikrarı üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, icra takibinin 66.480 TL asıl alacak üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalının dava konusu taşınmazı tahliye etmiş olması nedeniyle konusuz kalan tahliye talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, kötü niyet tazminatı ile icra inkâr tazminatının reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Harca tabi davalarda, başvurma harcı ve nisbi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır (Harçlar Kanunu m. 27 ve 28). Dava açılırken harcın eksik alınmış olması hâlinde, mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın Harçlar Kanunu’nun 30. ve 33. maddeleri uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harcı yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve HMK 150. maddesi uyarınca süresinde harç tamamlanarak dava yenilenmez ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Somut olayda; itirazın iptali ve tahliye davasında harca tabi dava değerinin son dönemde ödenen bir yıllık kira bedeli ve alacağın toplamı olduğu halde davacı tarafça sadece itirazın iptali davasına yönelik harç yatırıldığı, tahliye davasına ilişkin peşin harcın ise ödenmediği, mahkemece de eksik harcın ikmali için mehil verilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, yıllık kira bedeli üzerinden eksik harcın tamamlattırılması, yatırılmadığı takdirde tahliyeye ilişkin talebin işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde tahliyeye ilişkin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu yönler nazara alınmaksızın hüküm kurulması, yerinde görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

3) Kira bedelini ve yan giderleri ödeme borcu TBK’nın 314. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kiracı, aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür.

Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde kira bedelinin aylık ödenmesi öngörülmüş, ancak kira borcunun ödeneceği tarih açık veya zımni olarak belirtilmemiştir. Bu durumda taraflarca kabul edilmiş başkaca bir ödeme tarihi olduğu iddia ve ispat edilmediğine göre, TBK’nın 314. maddesi gereğince, kira bedelinin muaccel olduğu tarih ilgili ayın sonu olacaktır.

Somut olayda; davacı alacaklı icra takibinde, 01/01/2008-31/08/2008 dönemine ait kira bedelleri ile bu bedellere işlemiş faiz alacağının tahsilini talep etmiş olup, yukarıda açıklandığı üzere takibe konu edilen dönemlere ait kira bedellerinin temerrüt ihtarı gerekmeksizin ilgili ayın sonunda muaccel olacağı göz önünde bulundurularak işlemiş faiz hesabının yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, işlemiş faiz alacağına yönelik talebin reddine karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

4) İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesinde düzenlenen icra inkâr tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemektir. İtirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse istek halinde alacaklı yararına, eğer davalı borçlu haklı çıkar ve dava reddedilirse takibinde haksız ve kötü niyetli olması koşulu ile yine istek halinde borçlu yararına tazminata hükmedilir. Kanun ile güdülen amaç borçlu olduğu miktarı bilebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icra borcunu inkâr etmesini önlemek, gerçekte alacaklı olmayan alacaklının da borçluya zarar vermesini engellemektir.

İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez. Alacağın likit olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.

Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez.

Somut olayda; taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesinin varlığı hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Nitekim taraflar aralarında yapmış oldukları ek sözleşme ile 2005 yılı Nisan ayı itibariyle kira bedelini 1.500 ton taş tozu ve 500 ton mıcır olarak belirlemişlerdir.

Buna göre, uyuşmazlık konusu kira alacağı miktarı likit yani belirlenebilir mahiyettedir. Alacak miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirmediğinden davalı aleyhine başlatılan icra takibinin tarihi de gözetilerek, hükmedilen kira alacağının % 40’ı üzerinden davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken, alacağın likit olmadığı yönündeki yanılgılı değerlendirmeyle icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi uyarınca; ikinci bentte açıklanan nedenle davalı yararına, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK’nın geçici madde 3 atfıyla HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi