Haksızlık(lar) karşısında susmayın ve hukukî yollardan hak(lar)ınızı da arayın!


MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI BOŞANMA DAVASI KESİNLEŞMEDEN AÇILMIŞ OLUP, MAL REJİMİNİN TASFİYESİNE YÖNELİK YAPILAN VEKALET ÜCRETİ ALACAĞINA DAİR SÖZLEŞME MADDESİ GEÇERSİZDİR. DAVACI ÖN KOŞULUN OLUŞMADIĞI MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI İÇİN DAVALIDAN ANCA MAKTU VEKALET ÜCRETİ TALEP EDEBİLİR

3. Hukuk Dairesi         2023/5599 E.  ,  2024/764 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/758 E., 2022/3030 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 10. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/434 E., 2020/559 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine; davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Davalı aleyhine hüküm altına alınan miktar 13.640,00 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA
Davacı vekili; davacı ile davalı arasında 03.06.2013 tarihli ve 28.01.2013 tarihli ‘Avukatlık Ücret Sözleşmesi imzalandığını, davacının 23.01.2013 tarihli vekaletname ile vekil tayin edildiğini, 28.01.2013 tarihinde akdedilen sözleşme ile davacının Aile Mahkemesinde açılan boşanma ve mal ayrılığı davalarını davalı adına takip etmesinin kararlaştırıldığını, aynı sözleşmenin ücret başlıklı kısmında bu hukuki yardımların karşılığı maktu ücret olarak ve peşin olmak kaydı ile 10.000,00 TL’nin ödenmesinin kararlaştırıldığını, nispi ücret olarak boşanma dosyasında hükmedilecek tazminat ile mal ayrılığı dosyası nedeniyle lehe hükmedilecek miktarların %5’inin nispi ücret olarak kararlaştırıldığını, aynı sözleşmenin 3 üncü maddesinde ise karşı açılacak davalar için ayrıca ücret ödeneceğinin ve bu ücretin kararlaştırılmamış olması halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre ödeneceğinin düzenlendiğini, 7 nci maddesinde ise iş sahibinin işi kovuşturmasına imkan vermediği takdirde ücretin talep edilebileceğinin belirtildiğini, davalının eşi ile 20.05.2014 tarihinde boşanma protokolü ile anlaşmalı olarak boşandığını ve protokol kapsamında mal rejimi davasından feragat ettiklerini, protokolün 35 inci maddesinde yazılı taşınmaz hisseleri ile söz konusu araçların davalıya devredildiğini, davalının 19.06.2014 tarihli bildirimdir başlıklı belge ile davacının ücretini ödemekten kaçındığını, davalının elde ettiği malların karar tarihi olan 20.05.2014 tarihindeki değerleri üzerinden %5 nispi ücret ile karşı davalar için akdi ücretleri ve dosyaların karşı yan ücretlerini ödemek zorunda olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, boşanma dosyası yönünden şimdilik akdi ve karşı yan vekalet ücreti olarak 5.000,00 TL, karşı davada davalı akdi ve karşı yan vekalet ücreti olarak 5.000,00 TL, mal ayrılığı dosyası için akdi ve karşı yan vekalet ücreti yönünden 10.000,00 TL olarak şimdilik 20.000,00 TL’nin 11.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; görev, yetki, hukuki yarar, zamanaşımı yönünden itirazları olduğunu, dava konusu 28.01.2013 tarihli sözleşmenin yok hükmünde, genel işlem koşulu niteliğinde, davacı tarafça önceden düzenlenmiş standart sözleşme olduğunu, bu sözleşmede 5.000.000,00 maddi ve 5.000.000,00 manevi tazminat istenebileceğine dair bir kaydın bulunmadığını, boşanma dosyasının 20.05.2014 tarihli duruşmasında davacının yetkilendirdiği dava dışı avukatın tarafların boşanma ve ferileri konusunda anlaştığını, protokol doğrultusunda boşanmaya karar verilmesini ve yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olmadığını ihtirazi kayıt ileri sürmeden beyan ettiğini, feragatin kesin delil olduğu ve kesin hükmün sonuçlarını doğurduğunu, aynı beyanın mal ayrılığı dosyasında da verildiğini, avukatlık sözleşmesinde hem maktu hem nispi ücret belirlenemeyeceğini, davacıya 33.750,00 TL ödeme yapıldığını, davacının 10.000,00 TL ücret dışında kalan kısmı iade etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında 28.01.2013 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre iş sahibinin davalı, avukatın, davacı olduğu, işin konusunun boşanma davası ve mal rejimi ayrılığı davası olduğu, peşin olarak ödenecek maktu ücretin 10.000,00 TL, nispi ücretin ise boşanma dosyasında talep edilen tazminat miktarlarının ve mal ayrılığı davası sonucunda elde edilecek meblağların toplamının %5 ‘i tutarında avukatlık ücreti olduğu, sözleşmeye konu boşanma davasının anlaşma ile sonuçlandığı, mal rejimine ilişkin davanın ise feragat ile sonuçlandığı, her iki davanın da kesinleştiği hususlarında taraflar arasında tartışma bulunmadığı, çözümlenmesi gereken hususun, anılan davalar nedeni ile davacı avukata ödenmesi gereken vekalet ücreti bulunup bulunmadığı noktasında olduğu, davalı taraf her ne kadar anılan avukatlık ücret sözleşmesinde, davacı avukat tarafından hem nispi hem de maktu vekalet ücretine yer verildiğinden bahisle, sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de, avukatlık kanununda sözleşmede maktu ve nispi vekalet ücreti belirlenmesini engelleyen hiçbir hüküm olmadığı gibi, mahkemece yürütülen, tarafları ve uyuşmazlık konusu sözleşme ile aynı olan 2013/379 E. sayılı dosyada davanın reddine karar verildiği, karara karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, ancak istinaf mahkemesince başvurunun reddine karar verildiği, bu durumda ise taraflar arasında imzalanan sözleşmenin geçerli olduğunun kabul edilmesi gerektiği, çözümlenmesi gereken diğer husunun ise, davacı avukatın hak edeceği vekalet ücretinin anlaşma protokolü ile davalıya kalan malların değeri üzerinden sözleşmede belirlenen nispi oran üzerinden ücret hesabı yapılıp yapılamayacağına ilişkin olduğu, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları uyarınca dava konusu uyuşmazlıkta davacı vekilince hesaplanan şekilde anlaşma protokolü ile davalıya kalan malların değeri üzerinden sözleşmede belirlenen nispi oran üzerinden ücret hesabı yapılamayacağının değerlendirildiği, ayrıca davalı tarafın ödeme iddiasına ilişkin olarak mahkemeye sunulan 22.01.2013, 22.02.2013, 19.06.2014 tarihli toplam 25.000,00 TL tutarlı dekontların dava konusu boşanma ve mal ayrılığı davaları kapsamında yapılıp yapılmadığına ilişkin olarak, davacı vekilince 31.12.2020 tarihli celsedeki ” davalının bir çok dosyasının takip edildiği yapılan ödemelerin bu dosyalara ilişkin olmadığı” yönündeki beyanları doğrultusunda ve davalı tarafça yapılan ödemelerin dava konusu dosyalar nedeniyle yapıldığı ispatlanamadığından anılan ödemelerin, dava konusu boşanma ve mal ayrılığı dosyaları kapsamında yapılmadığının kabul edildiği, her ne kadar benimsenen denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi kök raporu ile davacının alacağı 18.665,00 TL olarak hesaplanmış ise de, feragat ile sonuçlanan mal ayrılığı dosyasında harçlandırılmış dava değeri olan 500,00 TL üzerinden yapılan hesaplama sonucu bulunan 25,00 TL’lik hesaplamanın davanın feragat nedeniyle sona ermesi ve tüm dosya kapsamında taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan maktu vekalet ücretinin ödenmesi gerektiğinin kabul edilmesi nedeniyle dikkate alınmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 18.640,00 TL’nin dava tarihi olan 16.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; avukatlık sözleşmesinin geçerliliği ile ilgili olarak daha önce Tüketici Mahkemesinin 2017/379 Esas sayılı dosyasında görülen davada sözleşmenin geçerli olduğunun kabul edildiğini, bu karara karşı istinaf başvurusunun esastan reddedildiğini, artık sözleşmenin geçerli olduğunun kesinleştiğini, somut olayda sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, sözleşmeye aykırı olarak maktu vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, sözleşmenin 3.i maddesine göre karşı davalar için ayrı bir anlaşma yapılmamışsa ayrıca avukatlık ücretinin ödeneceğinin düzenlendiğini, görevini mevzuata ve meslek kurallarına uygun olarak yerine getirdiğini, davalar açılırken, maddi ve manevi tazminat miktarları belirlenirken davalının tüm süreçten haberdar edildiğini, mail yoluyla bilgilendirildiğini, ortopedi uzmanı olan davalının sözleşmenin sonuçlarını bilerek imzaladığını, muaccel olan alacaklarının tahsili amacıyla davalıya 30.05.2014 tarihli mail gönderdiğini, ancak bir ödeme yapılmadığını, boşanma davasının sulh, mal rejimi tasfiyesi davasının ise feragat ile sonuçlandığını, davanın Avukatlık Kanunu’nun 165 nci maddesine göre kabul edilmesi ve bilirkişi ek raporuna göre karar verilmesi gerektiğini, kararın eksik ve hatalı olduğunu, vekalet ücretinin tasfiyeye konu taşınmazların değeri üzerinden belirlenmesi gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açılmasına rağmen yargılama aşamasında tam ıslah ile belirsiz alacak davası olarak ıslah edildiğini, ancak mahkemenin tam ıslah talebini değerlendirme dışı bıraktığını, kısmi davanın tam ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürebileceğini, mahkemece eksik kalan harcın yatırılması için süre verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, sözleşmede akdi vekalet ücretinin maktu ve nispi olarak belirlendiğini ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.


2. Davalı vekili; davacıya gönderilen 19.06.2014 tarihli ihtarname ile açık olduğu üzere toplam 9.750,00 TL avukatlık ücretinin davacının hesabına yatırıldığını, daha önce de 24.100,00 TL olmak üzere toplam 33.850,00 TL ödeme yapıldığını, davacının bu davalar dışında takip ettiği başka dava ya da hukuki yardımın bulunmadığını, dosya kapsamında yer alan 30.05.2014 tarihli e-mailde de davacının üç adet ceza dosyası için 5.000,00 TL ücret istediğini beyan ettiğini, boşanma ve mal varlığının tasfiyesi davalarının safahatında davacıya toplam 25.000,00 TL havale yapıldığını, ceza davaları için 5.000,00 TL avukatlık ücreti kabul edildiğine göre bu meblağ düşünce kalan ödemenin boşanma ve mal varlığının tasfiyesi davasına hasren yapıldığının açık olduğunu, bu durumda davacının bir alacağının bulunmadığını, bu hususların değerlendirilmediğini, mahkemece ikinci kez ödemeye hükmedildiğini ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli, denetime ve somut olayın özelliklerine uygun olması, daha önce taraflar arasında görülen Tüketici Mahkemesinin 2017/379 Esas sayılı dosyasında dava konusu avukatlık ücret sözleşmesinin davalının iradesi ile imzalandığına ilişkin kabule dair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi ve taraflarca temyiz edilmeyerek bu hususun kesinleşmesi, avukatlık sözleşmesinde maktu ve nispi vekalet ücretinin birlikte belirlenmesine engel yasal bir durumun bulunmaması, davacı tarafından vekaleten takip edilen boşanma davasının para ile ölçülemeyen bir dava olup maktu vekalet ücretine tabi olması, boşanma ile birlikte talep edilen maddi, manevi tazminat ve nafaka istemlerinin boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki talepler olup harca tabi olmaması nedeniyle vekalet ücreti yönünden de dikkate alınamayacak olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225 nci maddesine göre; mal rejiminin, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona ermesi, Yargıtay’ın sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesinin gerekmesi, başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesinin gerekmesi, mal rejiminin sona ermesinin, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşulunun olması, mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30 uncu maddesi) bekletici mesele yapılması, tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesinin gerekmesi, somut olayda, davacı tarafından yürütülen mal rejiminin tasfiyesi davasının henüz boşanma davası sonuçlanmadan açılması, boşanma davası sonucuna bağlı mal rejiminin tasfiyesine yönelik yapılan vekalet ücreti alacağına dair sözleşme maddesinin geçersiz olması, davacının, açıklanan nedenlerle ve ön koşulun oluşmadığı mal rejiminin tasfiyesi davası için davalıdan ancak maktu vekalet ücreti talep edebilmesi, anlaşma protokolü ile davalıya kalan malların değeri üzerinden sözleşmede belirlenen nispi oran üzerinden vekalet ücreti hesabı yapılamaması, avukatlık ücret sözleşmesinde karşı davalar için ayrı bir vekalet ücreti verileceğinin kararlaştırılması ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davacının tüm istinaf sebeplerinin reddi gerektiği; davalının istinaf sebepleri yönünden ise, belirtilen istinaf sebebi dışındaki sair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği, davalının ödeme iddiasına ilişkin olarak 22.01.2013, 22.02.2013, 19.06.2014 tarihli toplam 25.000,00 TL tutarlı dekontları mahkemeye sunduğu, mahkemece, bu ödemelerin dava konusu dosyalar kapsamında yapıldığının davalı tarafından ispatlanamadığı, davacının, davalının bir çok dosyasını takip ettiğinin kabul edildiği, davacının istinaf dilekçesinde de kabul ettiği üzere 30.05.2014 tarihli e-mail ile hak kazandığı vekalet ücretini hesaplayarak davalıya bildirdiği, bu maile göre, davacının boşanma ve mal tasfiyesi davası için vekalet ücreti hesabı yaptığı, üç adet ceza dosyası için ise 5.000,00 TL ücret istediğini beyan ettiği, öyle olunca, mail tarihinden sonra 19.06.2014 tarihinde davacıya yapılan 10.000,00 TL ödemenin bu mail kapsamındaki vekalet ücreti alacakları için ödendiğinin kabulü gerektiği, bu durumda, üç ceza dosyası için 5.000,00 TL ödeme yapıldığı, kalan 5.000,00 TL’nin ise davaya konu boşanma ve tasfiye davası için ödendiği sonucuna varıldığı, mahkemece, hesaplanan vekalet ücreti alacağından yapılan 5.000,00 TL ödemenin mahsup edilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, ne var ki bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, sair istinaf taleplerinin reddine, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurularak, 13.640,00 TL’nin dava tarihi olan 16.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; istinaftaki nedenlere ilaveten, bölge adliye mahkemesince belirlenen 18.640,00 TL’den 5.000,00 TL’nin de mahsubu ile 13.640,00 TL’ye hükmetmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili; istinaftaki nedenleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, avukatlık sözleşmesinden kaynaklı akdi ve yasal vekalet ücretinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/4 ve 165 inci maddeleri.

2.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulandığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, taraflar arasında daha önce görülüp kesinleşen Tüketici Mahkemesinin 2017/379 E. sayılı dosyasında dava konusu avukatlık ücret sözleşmesinin davalının iradesi ile imzalandığına ilişkin kabule dair istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesi kararı ile esastan reddedildiği ve taraflarca temyiz edilmeden bu hususun kesinleştiği, davacı tarafından vekaleten takip edilen boşanma davasının para ile ölçülemeyen bir dava olup maktu vekalet ücretine tabi olması, boşanma ile birlikte talep edilen maddi, manevi tazminat ve nafaka istemlerinin boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki talepler olup harca tabi olmaması nedeniyle vekalet ücreti yönünden de dikkate alınamayacak olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225 nci maddesine göre mal rejiminin, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesinin gerekmesi, yani şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel hale gelmesinin gerekmesi, mal rejiminin sona ermesinin, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşulunun olması, mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 s.lı HMK’nin 30 uncu m) bekletici mesele yapılması, tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesinin gerekmesi, somut olayda ise, davacı tarafından yürütülen mal rejiminin tasfiyesi davasının henüz boşanma davası sonuçlanmadan açılması, boşanma davası sonucuna bağlı mal rejiminin tasfiyesine yönelik yapılan vekalet ücreti alacağına dair sözleşme maddesinin geçersiz olması, davacının ön koşulun oluşmadığı mal rejiminin tasfiyesi davası için davalıdan ancak maktu vekalet ücreti talep edebilmesi, anlaşma protokolü ile davalıya kalan malların değeri üzerinden sözleşmede belirlenen nispi oran üzerinden vekalet ücreti hesabı yapılamaması, avukatlık ücret sözleşmesinde karşı davalar için ayrı bir vekalet ücreti verileceğinin kararlaştırılması, dava türünün tam ıslah yolu ile kısmi davadan belirsiz alacak davasına dönüştürülemeyeceğinin anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmek gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle reddine,

2. Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,


Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.