Haksızlık(lar) karşısında susmayın ve hukukî yollardan hak(lar)ınızı da arayın!


Kira bedelinin tespiti davalarında, kira bedeli belirlenirken kiracının eski kiracı olduğu gözetilerek %10 – %20 oranında, hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekmektedir

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2020/10950

Karar Numarası: 2020/7855

Karar Tarihi: 16.12.2020

Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, 1/6 paydaşı olduğu taşınmazın 2001 yılından itibaren diğer paydaş tarafından davalıya kiralandığını, 2011 yılı Haziran ayından bu yana payına düşen kira bedelinin 100 TL olarak ödendiğini, muvazaalı olarak kira bedelinin düşük gösterildiğini belirterek payına düşen kira bedelinin 01/08/2015 tarihinden geçerli olmak üzere 500 TL olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı …, dava konusu taşınmazın … Elektrik Limited Şirketi tarafından kiralandığını, şirket ortağı olarak kendisine dava yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davaya konu kira sözleşmesinde … Elektrik Limited Şirketi adına … ‘in kiracı olarak gözüktüğü gerekçesiyle davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 12/12/2017 tarih 2017/3750 Esas 2017/17498 Karar sayılı ilamı ile ” Hükme esas alınan 01/08/2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin dava dışı kiracı … Elektrik Ltd. Şti. ile kiraya veren sıfatıyla … arasında düzenlediği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın paydaşı olan davacı tarafından kira bedelinin tespiti istemiyle açılan dava, sözleşmede kiracı sıfatı bulunmayan davalıya karşı açılmış, davalının husumet itirazında bulunması üzerine, davacı vekili HMK’nın 124. maddesi gereği hasım düzeltme talebinde bulunularak kiracı … Elektrik Limited Şirketi’nin davada hasım olarak kabulünü talep etmiştir. Davacı kira sözleşmesinin tarafı olmadığından kiracının kim olduğunu bilemeyeceği hususu gözetildiğinde, davasını, davalıya yöneltmesi dürüstlük kuralına aykırı davrandığını göstermeyeceği gibi kabul edilebilir bir yanılgıya da dayanmaktadır. Bu nedenle HMK’nın 124. maddesi uyarınca, taraf değişikliği isteminin kabulü ile davanın,… Elektrik Limited Şirketi’ne yöneltilmek suretiyle yargılamaya devam edilerek, işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan, Mahkemece, tensip zaptının taraflara, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra ön inceleme duruşması yapılmadan duruşma günü tayin edilerek davanın esasına yönelik karar verildiği, bu şekilde tarafların

hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilerek ve ön inceleme duruşması yapılmadan yazılı şekilde talebin esasına yönelik karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür. ” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın davalı şirket yönünden kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın, 01/08/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, davacının hissesine düşen aylık kira bedelinin brüt 495TL olarak tespitine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124. maddesi gereğince …’in davanın tarafı olmaktan çıkarılarak hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.

Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine

HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.

Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Somut olayda; mahkemece karar gerekçesinde ” Davacının hissesine düşen kira bedelinin hesaplanmasında hata edildiğinden brüt 450TL olduğunun tespitine ” şeklinde belirtilmiş, hükümde ise, ” Davacının hissesine düşen kira bedelinin brüt 495TL olarak tespitine ” denilmek suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır.

Bu itibarla, karar gerekçesinin ve hüküm fıkrasının kendi içinde çelişkili olması tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de; Mahkemece hükme esas alınan 08/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın yeniden boş olarak kiraya verilmesi durumunda 01/08/2015 tarihi itibariyle aylık kira bedelinin brüt 3.300TL olacağı, hak ve nesafete uygun kira bedelinin ise aylık brüt 3.000TL olacağı, davacının hissesinin (1/6) ise brüt 500TL olacağı belirlenmiştir. Hak ve nesafete uygun kira belirlenirken taşınmazın yeniden kiralanması halinde serbest şartlarda boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira bedelinden mahkemece hak ve nesafet kurallarına uygun indirim yapılarak kira bedelinin tespiti gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının eski kiracı olduğu da değerlendirilerek indirim uygulanmak suretiyle kira bedelinin hak ve nesafete göre belirlendiği anlaşılmakta olup, Mahkemece ikinci kez indirim uygulanarak kira bedelinin belirlenmiş olması doğru değildir. Bu durumda Mahkemece bilirkişi raporu ile belirlenen dava konusu taşınmazın boş olarak kiraya verilmesi halinde getireceği brüt kira bedelinden ilgili rapor ile bağlı olmaksızın davalının eski kiracı olduğu gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapıldıktan sonra kira bedelinin brüt olarak tespiti gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.

2- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.