Haksızlık(lar) karşısında susmayın ve hukukî yollardan hak(lar)ınızı da arayın!


Bir fiil ile birden fazla nitelikli halin ihlali halinde tek artırım yapılacağından, temel cezada teşdid yapılabilir; ancak birden fazla eylemle birden fazla nitelikli halin ihlali halinde TCK m. 43 veya ayrı ceza söz konusu olacağından teşdid yapılamaz

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

Esas Numarası: 2021/396

Karar Numarası: 2023/217

Karar Tarihi: 12.04.2023

İtirazname No : 2021/65081

YARGITAY DAİRESİ : 10. Ceza Dairesi

SAYISI : 281-166

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 7 ay hapis ve 2.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.05.2014 tarihli ve 281-166 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 16.11.2020 tarih ve 1793-7480 sayı ile; “Anayasa Mahkemesinin, TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının ve 7242 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilmiştir.” açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 16.06.2021 tarih ve 65081 sayı ile;

“…UYAP kayıtlarına göre hükümlünün 10.03.2016 ile 09.07.2019 tarihleri arasında … L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu, duruşmalardan vareste tutulma isteği bulunmayan sanığın 29.05.2014 tarihli son duruşmada hazır edilmemesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır.

Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesince, adli sicil kayıtlarına dayalı olarak Gaziantep 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/191 esas 2008/341 karar sayılı ilamı tekerrüre esas alınmış ise de; Gaziantep 6. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen müzekkere cevabında sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilamın 14.11.2013 tarihinde kesinleştiği ve 06.06.2012 tarihinde işlenen suç nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağı sabittir.

Açıklanan bu sebeplerle Özel Dairenin onama kararının kaldırılması ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulması gerekmektedir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 01.11.2021 tarih ve 14525-10914 sayı ile itirazın TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağına ilişkin kısımını kabul ederek diğer itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İnceleme dışı sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, adı geçenin temyiz isteğinden vazgeçmesi nedeniyle Özel Dairece incelenmesine yer olmadığına; inceleme dışı sanıklar … ve … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise onanmasına karar verildiği anlaşılmakla itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığının 19.06.2012 tarihli ve 1549-171 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrası uyarınca uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

Sanığın atılı suçtan soruşturma evresinde 06.06.2012 tarihinde tutuklandığı, Yerel Mahkemece sanığın sorgusunun, müdafiinin de hazır bulunduğu 06.09.2012 tarihli oturumda gerçekleştirildiği, 22.08.2013 tarihli oturumda sanığın tahliyesine karar verildiği, bu oturumda sanık müdafiinin yer aldığı, sanığın ise hazır bulunmadığı 29.05.2014 tarihli oturumda Yerel Mahkemece duruşmanın bitirilerek sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmünün kurulduğu,

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sanık …’nın tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, sanığın başka bir suçtan hükümlü olarak 10.03.2016-09.07.2019 tarihleri arasında … L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 29.05.2014 tarihinde herhangi bir ceza infaz kurumunda tutuklu ya da hükümlü olarak bulunmadığı,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”,

194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”,

195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”,

200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.”,

204. maddesinde ise “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.”,

Biçiminde gösterilmiştir.

Uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından üzerinde durulmasında fayda bulunan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;

“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.

(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; “Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,

Beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.

Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.

Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.

Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.

Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir inisiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan soruşturma evresinde 06.06.2012 tarihinde tutuklanan, kovuşturma evresinde müdafiinin hazır bulunduğu 06.09.2012 tarihli oturumda; iddianame okunup yasal hakları hatırlatıldıktan sonra sorgusu yapılan, tahliyesine karar verildiği 22.08.2013 tarihli oturumdan önceki duruşmalarda hazır bulundurulan, başka suçlardan hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu 18.12.2013 ve 11.04.2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen 16.01.2014 ve 10.04.2014 tarihli oturumlarda da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla hazır bulundurulan sanığın, kendisinin hazır bulunmayıp müdafiinin yer aldığı ve mahkûmiyet hükmünün açıklandığı 29.05.2014 tarihli oturumda herhangi bir ceza infaz kurumunda tutuklu ya da hükümlü olarak bulunmadığı anlaşıldığından, Yerel Mahkemece duruşmanın yüz yüzeliği ve sözlülüğü ilkeleriyle AİHS’nin 6. maddesinde de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucuna sebebiyet verilmediği, dolayısıyla sanığın, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan savunma hakkının kısıtlanmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.